Numan Kurtulmuş: Bütün muhalefet partileriyle birlikte ortak bir karar olarak çıkmalıydı AK Parti Genel Başkanvekili Numan Kurtulmuş, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesince düzenlenen 3. Milletlerarası Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Akif’in geçmiş devirde karşılaştığı sorunların bugün de yaşanmaya devam ettiğini söylemiş oldu.
Ulusal sıkıntılar konusunda ortak hareket edilmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, siyaset ve dünya görüşlerinin farklı olabileceğini lakin Türkiye’nin kuvvetli geleceği noktasında fikirlerin ortaklaşması gerektiğini vurguladı.
Kurtulmuş, 10 büyükelçinin Kavala ile ilgili açıklamalarına değinerek, şöyleki konuştu:
“10 büyükelçinin açıklaması, Türkiye’nin iç işlerine karışma manasına taşıyacak olan teşebbüsleridir. zatenız büyük bir kriz çıkarma potansiyeli taşıyan teşebbüs. Allah’a epeyce şükür Cumhurbaşkanımızın fazlaca kararlı, Türkiye’nin bürokrasinin de fazlaca kişiselyetli durması, siyasetin de hayli kuvvetli durması kararı gözümüzün içine baka baka 10 büyükelçi ve gerilerindeki başşehirleri geri adım atarak Türkiye’nin gücünü teslim etmiş oldular. Bu bir siyasi husus olsun diye getirmiyorum gündeminize. Türkiye’nin bu başarısı AK Parti iktidarının da muhalif olan her insanın de ortak başarısı olmalıdır. Onun için beklerdik ki büyükelçi krizi ortaya çıktığı vakit bütün siyasi partiler ortak bir noktada dursunlar. Bu Türkiye sorunudur, Türkiye’nin birliği, dirliği problemidir. Bahsin mahiyetiyle hiç ilgilenmeden söylüyorum. Türkiye’nin rastgele bir yerdeki büyükelçisi rastgele bir ülkede devam eden bir mahkemeyle ilgili bir kelam söylese o akşam kapının önüne koyarlar. Diyelim ki bizim Berlin Büyükelçimiz, bir Alman mahkemesindeki bahisle ilgili, hakikaten bizi ilgilendiren bir epeyce mahkeme var, kalksın konuşsun bizim arkadaşımızı kapının önüne koyarlar. Artık bunlar eski Türkiye alışkanlıklarına bakarak ‘Nasıl olsa biz söylemiş olduk, geçtik. Türkiye bir şey diyemez.’ zannediyorlardı. Sağlam ve kuvvetli duruşumuz yardımıyla, Cumhurbaşkanımızın kişiselyetli liderliği yardımıyla Allah’ın müsaadesiyle büyük bir kriz çıkarma potansiyeli taşıyan bu durum bertaraf edildi ve bu Türkiye’nin başarısı olarak kayıtlara girdi. Gönlüm şunu istek ederdi, burada bütün siyasi partiler ortak bir noktada dursun.”
– TBMM’DE KABUL EDİLEN TEZKERE
Numan Kurtulmuş, TBMM Genel Konseyinde kabul edilen “Türkiye’nin Irak ve Suriye topraklarına terörle gayret hedefiyle hudut ötesi operasyonlar yapabilmesi için Cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılmasına” yönelik tezkere konusuna da değindi.
Ülke olarak Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü hiç bir vakit göz gerisi etmediklerine dikkati çeken Kurtulmuş, orada yuvalanan terör örgütlerinin Türkiye’nin bütününe ziyan verdiğini söylemiş oldu. Kurtulmuş, kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“Yeri geldiğinde yapılacak operasyonlar konusunda TBMM’ye bir tezkere geldiği vakit bu kayıtsız koşulsuz bütün muhalefet partiler tarafınca da kabul edilip, ortak bir karar olarak çıkmalıydı. Ancak ne yazık ki bu kadar sıkıntı türbülanslar yaşadığımız bir periyot dahi Türkiye’de, partilerin, siyasetin ortak bir noktaya yönelemiyor olması, Akif’in devrinde yaşanan iktidardaki İttihat Terakkicilerin, İtilafçıların yapmış oldukları siyaset tartışmalarına benziyor.”
Osmanlı’nın çöküşünde içerideki siyasi çekişmelerin düşmanın ekmeğine yağ sürdüğünün unutulmaması gerektiğini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
Kurtulmuş, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi tarafınca düzenlenen 3. Milletlerarası Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Ersoy’un ömründe karşılaştığı gayretleri anlattı.
Mehmet Akif Ersoy’un büyük bir şair olmasının yanı sıra milliyetçi, sağlam bir iman sahibi, entelektüel birikime sahip kıymetli bir kişiselyet olduğunu tabir eden Kurtulmuş, Ersoy’un, yetiştiği çevrelerden büyük kazanımlar sağladığını ve her vakit kendisini geliştiren bir yapıya sahip olduğunu kaydetti.
Ersoy’un küçük yaşta Arapça, Farsça, Fransızca öğrendiğini ve Anadolu coğrafyasının haricinde dünyadaki fikri hareketleri yakından takip ettiğini anlatan Kurtulmuş, mescitlerde verdiği vaazların da ders niteliğinde olduğunu belirtti.
Mehmet Akif Ersoy’un toplumların kendi bedelleri, kökleri üzerinde gelişip büyüyebileceğine inandığını aktaran Kurtulmuş, bir ağacın diğer bir gövdede yetişmesinin mümkün olamayacağını, dün olduğu üzere bugün de milletin kendi kıymetleri üzerinde yükselmesi gerektiğini lisana getirdi.
Periyotların, siyasi koşulların, siyaset figürlerinin, bilim erkeklerinın, insanların olayları kavrayış formüllerinin değiştiğini lakin bu topraklarda yapılan tartışmaların ana mahiyetinin hiç değişmediğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söylemiş oldu:
“Batı karşısında yenildik, bunun biroldukca niçini var. Bir kısmı sistemin ortasındaki aksaklıklardan, bir kısmı dışarıdaki baskılardan, bir kısmı emperyalist ülkelerin çalışmalarından, bir kısmı da toplumsal, kültürel hayattaki zorluklarımızdan kaynaklanan onlarca sebep var. Batı ‘neden galip geldi’ sorusu o periyodun sorusuydu? ‘Nasıl kalkarız, yeneriz’ sorusu değerli bir soruydu. Maalesef bu soruya bir kısım birebir vakitte uzun yıllar tesirli olmuş birtakım çevreler, açık söyleyeyim işin kolayına saparak çağdaşlaşmayı ‘batılı üzere olursak, batılı üzere düşünürsek, batılının yaşadığı usullerde yaşarsak, biz de adam oluruz’ zannederek o yolu tercih ettiler.”
– “YÜZ SENE EVVELKİ OYUNLAR DEVAM EDİYOR”
Mehmet Akif Ersoy’un o periyotta yaptığı tartışmaların bugün de yaşandığını, bunların en başında İslam coğrafyasının parçalanmışlığı, dağınıklığı ve ortak bir dayanışma ruhunda toparlanamaması olduğunu bildiren Kurtulmuş, bu durumun bugünkü siyaseti yakından ilgilendirdiğini, İslam dünyasının kendi sıkıntılarını çözme beceresini kazanamadığı üzere, ortak gayeler noktasında bir toparlanmayı da sağlayamadığını kaydetti.
Yüz yıl evvel etnik köken üzerinde insanların ayrışmasının siyasal bir ayrışma sürecine döndüğünü aktaran Kurtulmuş, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Ne yazık ki sen Arnavutsun, sen Boşnaksın, sen Türksün, sen Bulgarsın, sen Romansın, sen Sünnisin, sen Hristiyansın diyerek beşerler birbirlerinden ayrıldılar ve koskoca Balkanlar 20 yıl içerisinde darmadağın haline geldi. Hala Balkanlar tıpkı dağınıklığa devam ediyor. Tıpkı biçimde Yemen, Medine isyanlarıyla, kavmiyetçilikleri kışkırtan Arap halkları üzerinden orada da bir ayrıştırma problemi gündeme getirildi. Ne yazık ki bugün de bu kavmiyetçilik hastalığı devam etmektedir. Oyun hiç değişmemiştir, açık söyleyeyim. Yüz sene evvelden Osmanlı cihan devletini yıkmak için milliyetçilikleri, kavmiyetçilikleri nasıl kullandılarsa, bu biçimde bir kadro çeteleri ikna ederek, kışkırtarak, silah vererek onların önünü açarak nasıl Osmanlı Devleti’nin 20 yılda paramparça hale gelmesini sağladılarsa bugün de emperyalistin taktiği birebirdir. Bu sefer ismini bu biçimde hoş koydular, ‘proxy wars’ diye bir şey söylemiş olduler, yani vekalet savaşları. Vekalet ögeleri olarak silahlandırdıkları, siyasi, lojistik dayanak verdikleri ve sırtlarını sıvazlayarak bir biçimde şımarttıkları terör örgütleri üzerinden bu coğrafyayı bir sefer daha bölüp parçalamaya çalışıyorlar. YPG’nin, DEAŞ’ın, PYD’nin, PKK’nın öbür bütün örgütlerin, bir bardak içecek suyu olmayan, pak suyu olmayan Afrika’daki insanların elinde 10 bin dolarlık, 20 bin dolarlık vefat silahları ne arıyor. Bu silahları vererek onları Müslüman başına kim bela ediyor. Bir de işin garip tarafı, gel de Akif’in sızlandığı üzere sızlanma, örgütün ismi Boko Haram, eğitim haram, yahu Allah’tan korkun.”
– “KAVMİYETÇİLİK, ETNİK MİLLİYETÇİLİK ZEHİRLİ BİR İKSİRDİR”
Emperyalistlerin hem insanların eline silah verip tıpkı vakitte zihnini kirlettiğini söyleyen Kurtulmuş, şöyleki devam etti:
“PKK’nın, PYD’nin, DEAŞ’ın, Boko Haram’ın kimsenin eline silah vermesinler, dayanaklarını çeksinler, 15 günde dünyada hiçbir terör örgütü kalmaz. Bilhassa bu bölgede. Suriye halkının çektiği yazık günah değil mi? Gariban beşerler, milyonlarca insan öldü, 8-9 milyon insan yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Irak’ın beşerlerine yazık değil mi? Artık bunlar bu sefer vekalet savaşları üzerinden 100 sene öncedenki oyunun ikinci perdesini uygulamaya koyuyorlar. Keşke Akif gelse, o gün söylemiş olduklerini bugün de Suriye, Irak halkına ve bütün Afrika halklarına söyleyebilse. ötürüsıyla kavmiyetçiliğin, bilhassa etnik milliyetçilik üzerinden kavmiyetçiliğin yeni versiyonlarıyla karşılaştığımız bu vakitte İslam dünyasının en çok çaba etmesi gereken konulardan birisinin de bu etnik ayrımcılık olduğunun altını çizmek istiyorum. Tıpkı biçimde bu coğrafyada insanların asırlardır hiç aklının ucundan geçmeyen mezhep farklılıklarının da bir siyasi bölünme sıkıntısı haline getirilmesi hakikaten coğrafyamızın yaşadığı acı bir yazgıdır. Kavmiyetçilik, etnik milliyetçilik, mikro milliyetçilik milletimizi ve bu bölgedeki halkları bölen zehirli bir iksirdir. Buna asla müsaade etmeyeceğiz.”
– “TÜRKIYE’NİN TEKNOLOJİ TARİHİ, TÜRKİYE’NİN İHANET TARİHİDİR”
Numan Kurtulmuş, Mehmet Akif Ersoy’un devrinde tartışılan sorunlardan birinin de özgüven eksikliği olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu noktada bugün epeyce uygun pozisyonda olduğuna işaret etti.
yıllar boyunca Türkiye’de hangi teknolojik ve ilmi gelişme gündeme gelse “Yapamayız, bize yaptırmazlar” diyen bir aşağılık kompleksi ile hareket edildiğini lisana getiren Kurtulmuş, artık Türkiye’nin “biz yapabiliriz” noktasına geldiğini bildirdi.
İHA’larla, SİHA’larla, helikopter motorunu üreten mühendislik güç ile Türkiye’nin tıbbi teknolojiden, savunma endüstrisine, otomotiv dalından uçak bölümüne kadar her alanında büyük güçleri kullanarak ileriye gerçek atılım içerisinde olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bugünkü genç jenerasyonda de büyük bir özgüven patlaması gördüğünü, bunun Türkiye’nin en büyük kazanımı olduğunu belirtti.
Türkiye’ye kendi uçağını, arabasını yaptırmayan güçlerin yabancı güçler olmadığını tabir eden Kurtulmuş, “Türkiye’nin teknoloji tarihi beraberinde Türkiye’nin ihanet tarihidir. Türkiye’deki iç ve dış odakların ihanet tarihidir. Üniversitemizin mühendislik fakültesinin bir görevi de Türkiye’nin teknoloji tarihinin ihanet kısmını araştırıp, bunları ortaya koymaktır. Bunlar yalnızca geçmişle hesaplaşmak değil, geçmişte yaşanan ihanetlerin yarın da karşımıza çıkacağını bilmemiz için hazırlıklı olmamız bakımından değerlidir.” diye konuştu.
Türkiye’nin bugün her alanda kuvvetli adımlarla ilerlediğini söyleyen Kurtulmuş, Türkiye’nin gayeleri olan bir ülke olduğunu kelamlarına ekledi.
Kurtulmuş’a, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz tarafınca özel işlemeli ipek mendil ikram edildi.
KAYNAK: AA
Ulusal sıkıntılar konusunda ortak hareket edilmesi gerektiğini belirten Kurtulmuş, siyaset ve dünya görüşlerinin farklı olabileceğini lakin Türkiye’nin kuvvetli geleceği noktasında fikirlerin ortaklaşması gerektiğini vurguladı.
Kurtulmuş, 10 büyükelçinin Kavala ile ilgili açıklamalarına değinerek, şöyleki konuştu:
“10 büyükelçinin açıklaması, Türkiye’nin iç işlerine karışma manasına taşıyacak olan teşebbüsleridir. zatenız büyük bir kriz çıkarma potansiyeli taşıyan teşebbüs. Allah’a epeyce şükür Cumhurbaşkanımızın fazlaca kararlı, Türkiye’nin bürokrasinin de fazlaca kişiselyetli durması, siyasetin de hayli kuvvetli durması kararı gözümüzün içine baka baka 10 büyükelçi ve gerilerindeki başşehirleri geri adım atarak Türkiye’nin gücünü teslim etmiş oldular. Bu bir siyasi husus olsun diye getirmiyorum gündeminize. Türkiye’nin bu başarısı AK Parti iktidarının da muhalif olan her insanın de ortak başarısı olmalıdır. Onun için beklerdik ki büyükelçi krizi ortaya çıktığı vakit bütün siyasi partiler ortak bir noktada dursunlar. Bu Türkiye sorunudur, Türkiye’nin birliği, dirliği problemidir. Bahsin mahiyetiyle hiç ilgilenmeden söylüyorum. Türkiye’nin rastgele bir yerdeki büyükelçisi rastgele bir ülkede devam eden bir mahkemeyle ilgili bir kelam söylese o akşam kapının önüne koyarlar. Diyelim ki bizim Berlin Büyükelçimiz, bir Alman mahkemesindeki bahisle ilgili, hakikaten bizi ilgilendiren bir epeyce mahkeme var, kalksın konuşsun bizim arkadaşımızı kapının önüne koyarlar. Artık bunlar eski Türkiye alışkanlıklarına bakarak ‘Nasıl olsa biz söylemiş olduk, geçtik. Türkiye bir şey diyemez.’ zannediyorlardı. Sağlam ve kuvvetli duruşumuz yardımıyla, Cumhurbaşkanımızın kişiselyetli liderliği yardımıyla Allah’ın müsaadesiyle büyük bir kriz çıkarma potansiyeli taşıyan bu durum bertaraf edildi ve bu Türkiye’nin başarısı olarak kayıtlara girdi. Gönlüm şunu istek ederdi, burada bütün siyasi partiler ortak bir noktada dursun.”
– TBMM’DE KABUL EDİLEN TEZKERE
Numan Kurtulmuş, TBMM Genel Konseyinde kabul edilen “Türkiye’nin Irak ve Suriye topraklarına terörle gayret hedefiyle hudut ötesi operasyonlar yapabilmesi için Cumhurbaşkanına verilen yetkinin 2 yıl uzatılmasına” yönelik tezkere konusuna da değindi.
Ülke olarak Irak ve Suriye’nin toprak bütünlüğünü hiç bir vakit göz gerisi etmediklerine dikkati çeken Kurtulmuş, orada yuvalanan terör örgütlerinin Türkiye’nin bütününe ziyan verdiğini söylemiş oldu. Kurtulmuş, kelamlarını şöyleki sürdürdü:
“Yeri geldiğinde yapılacak operasyonlar konusunda TBMM’ye bir tezkere geldiği vakit bu kayıtsız koşulsuz bütün muhalefet partiler tarafınca da kabul edilip, ortak bir karar olarak çıkmalıydı. Ancak ne yazık ki bu kadar sıkıntı türbülanslar yaşadığımız bir periyot dahi Türkiye’de, partilerin, siyasetin ortak bir noktaya yönelemiyor olması, Akif’in devrinde yaşanan iktidardaki İttihat Terakkicilerin, İtilafçıların yapmış oldukları siyaset tartışmalarına benziyor.”
Osmanlı’nın çöküşünde içerideki siyasi çekişmelerin düşmanın ekmeğine yağ sürdüğünün unutulmaması gerektiğini belirten Kurtulmuş, şunları kaydetti:
Kurtulmuş, Burdur Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi tarafınca düzenlenen 3. Milletlerarası Mehmet Akif Ersoy Sempozyumu’nun açılışında yaptığı konuşmada, Ersoy’un ömründe karşılaştığı gayretleri anlattı.
Mehmet Akif Ersoy’un büyük bir şair olmasının yanı sıra milliyetçi, sağlam bir iman sahibi, entelektüel birikime sahip kıymetli bir kişiselyet olduğunu tabir eden Kurtulmuş, Ersoy’un, yetiştiği çevrelerden büyük kazanımlar sağladığını ve her vakit kendisini geliştiren bir yapıya sahip olduğunu kaydetti.
Ersoy’un küçük yaşta Arapça, Farsça, Fransızca öğrendiğini ve Anadolu coğrafyasının haricinde dünyadaki fikri hareketleri yakından takip ettiğini anlatan Kurtulmuş, mescitlerde verdiği vaazların da ders niteliğinde olduğunu belirtti.
Mehmet Akif Ersoy’un toplumların kendi bedelleri, kökleri üzerinde gelişip büyüyebileceğine inandığını aktaran Kurtulmuş, bir ağacın diğer bir gövdede yetişmesinin mümkün olamayacağını, dün olduğu üzere bugün de milletin kendi kıymetleri üzerinde yükselmesi gerektiğini lisana getirdi.
Periyotların, siyasi koşulların, siyaset figürlerinin, bilim erkeklerinın, insanların olayları kavrayış formüllerinin değiştiğini lakin bu topraklarda yapılan tartışmaların ana mahiyetinin hiç değişmediğini vurgulayan Kurtulmuş, şunları söylemiş oldu:
“Batı karşısında yenildik, bunun biroldukca niçini var. Bir kısmı sistemin ortasındaki aksaklıklardan, bir kısmı dışarıdaki baskılardan, bir kısmı emperyalist ülkelerin çalışmalarından, bir kısmı da toplumsal, kültürel hayattaki zorluklarımızdan kaynaklanan onlarca sebep var. Batı ‘neden galip geldi’ sorusu o periyodun sorusuydu? ‘Nasıl kalkarız, yeneriz’ sorusu değerli bir soruydu. Maalesef bu soruya bir kısım birebir vakitte uzun yıllar tesirli olmuş birtakım çevreler, açık söyleyeyim işin kolayına saparak çağdaşlaşmayı ‘batılı üzere olursak, batılı üzere düşünürsek, batılının yaşadığı usullerde yaşarsak, biz de adam oluruz’ zannederek o yolu tercih ettiler.”
– “YÜZ SENE EVVELKİ OYUNLAR DEVAM EDİYOR”
Mehmet Akif Ersoy’un o periyotta yaptığı tartışmaların bugün de yaşandığını, bunların en başında İslam coğrafyasının parçalanmışlığı, dağınıklığı ve ortak bir dayanışma ruhunda toparlanamaması olduğunu bildiren Kurtulmuş, bu durumun bugünkü siyaseti yakından ilgilendirdiğini, İslam dünyasının kendi sıkıntılarını çözme beceresini kazanamadığı üzere, ortak gayeler noktasında bir toparlanmayı da sağlayamadığını kaydetti.
Yüz yıl evvel etnik köken üzerinde insanların ayrışmasının siyasal bir ayrışma sürecine döndüğünü aktaran Kurtulmuş, kelamlarını şu biçimde sürdürdü:
“Ne yazık ki sen Arnavutsun, sen Boşnaksın, sen Türksün, sen Bulgarsın, sen Romansın, sen Sünnisin, sen Hristiyansın diyerek beşerler birbirlerinden ayrıldılar ve koskoca Balkanlar 20 yıl içerisinde darmadağın haline geldi. Hala Balkanlar tıpkı dağınıklığa devam ediyor. Tıpkı biçimde Yemen, Medine isyanlarıyla, kavmiyetçilikleri kışkırtan Arap halkları üzerinden orada da bir ayrıştırma problemi gündeme getirildi. Ne yazık ki bugün de bu kavmiyetçilik hastalığı devam etmektedir. Oyun hiç değişmemiştir, açık söyleyeyim. Yüz sene evvelden Osmanlı cihan devletini yıkmak için milliyetçilikleri, kavmiyetçilikleri nasıl kullandılarsa, bu biçimde bir kadro çeteleri ikna ederek, kışkırtarak, silah vererek onların önünü açarak nasıl Osmanlı Devleti’nin 20 yılda paramparça hale gelmesini sağladılarsa bugün de emperyalistin taktiği birebirdir. Bu sefer ismini bu biçimde hoş koydular, ‘proxy wars’ diye bir şey söylemiş olduler, yani vekalet savaşları. Vekalet ögeleri olarak silahlandırdıkları, siyasi, lojistik dayanak verdikleri ve sırtlarını sıvazlayarak bir biçimde şımarttıkları terör örgütleri üzerinden bu coğrafyayı bir sefer daha bölüp parçalamaya çalışıyorlar. YPG’nin, DEAŞ’ın, PYD’nin, PKK’nın öbür bütün örgütlerin, bir bardak içecek suyu olmayan, pak suyu olmayan Afrika’daki insanların elinde 10 bin dolarlık, 20 bin dolarlık vefat silahları ne arıyor. Bu silahları vererek onları Müslüman başına kim bela ediyor. Bir de işin garip tarafı, gel de Akif’in sızlandığı üzere sızlanma, örgütün ismi Boko Haram, eğitim haram, yahu Allah’tan korkun.”
– “KAVMİYETÇİLİK, ETNİK MİLLİYETÇİLİK ZEHİRLİ BİR İKSİRDİR”
Emperyalistlerin hem insanların eline silah verip tıpkı vakitte zihnini kirlettiğini söyleyen Kurtulmuş, şöyleki devam etti:
“PKK’nın, PYD’nin, DEAŞ’ın, Boko Haram’ın kimsenin eline silah vermesinler, dayanaklarını çeksinler, 15 günde dünyada hiçbir terör örgütü kalmaz. Bilhassa bu bölgede. Suriye halkının çektiği yazık günah değil mi? Gariban beşerler, milyonlarca insan öldü, 8-9 milyon insan yurdunu terk etmek zorunda kaldı. Irak’ın beşerlerine yazık değil mi? Artık bunlar bu sefer vekalet savaşları üzerinden 100 sene öncedenki oyunun ikinci perdesini uygulamaya koyuyorlar. Keşke Akif gelse, o gün söylemiş olduklerini bugün de Suriye, Irak halkına ve bütün Afrika halklarına söyleyebilse. ötürüsıyla kavmiyetçiliğin, bilhassa etnik milliyetçilik üzerinden kavmiyetçiliğin yeni versiyonlarıyla karşılaştığımız bu vakitte İslam dünyasının en çok çaba etmesi gereken konulardan birisinin de bu etnik ayrımcılık olduğunun altını çizmek istiyorum. Tıpkı biçimde bu coğrafyada insanların asırlardır hiç aklının ucundan geçmeyen mezhep farklılıklarının da bir siyasi bölünme sıkıntısı haline getirilmesi hakikaten coğrafyamızın yaşadığı acı bir yazgıdır. Kavmiyetçilik, etnik milliyetçilik, mikro milliyetçilik milletimizi ve bu bölgedeki halkları bölen zehirli bir iksirdir. Buna asla müsaade etmeyeceğiz.”
– “TÜRKIYE’NİN TEKNOLOJİ TARİHİ, TÜRKİYE’NİN İHANET TARİHİDİR”
Numan Kurtulmuş, Mehmet Akif Ersoy’un devrinde tartışılan sorunlardan birinin de özgüven eksikliği olduğunu belirterek, Türkiye’nin bu noktada bugün epeyce uygun pozisyonda olduğuna işaret etti.
yıllar boyunca Türkiye’de hangi teknolojik ve ilmi gelişme gündeme gelse “Yapamayız, bize yaptırmazlar” diyen bir aşağılık kompleksi ile hareket edildiğini lisana getiren Kurtulmuş, artık Türkiye’nin “biz yapabiliriz” noktasına geldiğini bildirdi.
İHA’larla, SİHA’larla, helikopter motorunu üreten mühendislik güç ile Türkiye’nin tıbbi teknolojiden, savunma endüstrisine, otomotiv dalından uçak bölümüne kadar her alanında büyük güçleri kullanarak ileriye gerçek atılım içerisinde olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, bugünkü genç jenerasyonda de büyük bir özgüven patlaması gördüğünü, bunun Türkiye’nin en büyük kazanımı olduğunu belirtti.
Türkiye’ye kendi uçağını, arabasını yaptırmayan güçlerin yabancı güçler olmadığını tabir eden Kurtulmuş, “Türkiye’nin teknoloji tarihi beraberinde Türkiye’nin ihanet tarihidir. Türkiye’deki iç ve dış odakların ihanet tarihidir. Üniversitemizin mühendislik fakültesinin bir görevi de Türkiye’nin teknoloji tarihinin ihanet kısmını araştırıp, bunları ortaya koymaktır. Bunlar yalnızca geçmişle hesaplaşmak değil, geçmişte yaşanan ihanetlerin yarın da karşımıza çıkacağını bilmemiz için hazırlıklı olmamız bakımından değerlidir.” diye konuştu.
Türkiye’nin bugün her alanda kuvvetli adımlarla ilerlediğini söyleyen Kurtulmuş, Türkiye’nin gayeleri olan bir ülke olduğunu kelamlarına ekledi.
Kurtulmuş’a, Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Adem Korkmaz tarafınca özel işlemeli ipek mendil ikram edildi.
KAYNAK: AA