Irem
New member
“Dibimiz Düştü” Ne Demek? Sosyal Yapılar, Toplumsal Cinsiyet ve Sınıf Ekseninde Bir Değerlendirme
Merhaba arkadaşlar,
Günlük hayatta sık sık duyduğumuz ama üzerine pek düşünmediğimiz deyimlerden biri var: “Dibimiz düştü.” Bu söz, çoğu zaman bir şeyin karşısında şaşırma, hayal kırıklığı yaşama ya da beklenmedik bir duruma karşı duyulan derin tepkiyi ifade ediyor. Ama bu deyim sadece bireysel bir şaşkınlığı anlatmıyor; toplumsal bir sıkışmışlığı, çözümsüzlüğü, çaresizliği de içinde barındırıyor.
Bu yazıda, “dibimiz düştü” deyiminin arkasındaki duyguyu biraz daha geniş bir çerçevede ele alacağım. Çünkü bu deyimin sık kullanıldığı anlara baktığımızda, çoğu zaman bir adaletsizlikle, eşitsizlikle ya da sosyal baskıyla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. İşin içine toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk gibi sosyal faktörleri de kattığımızda, bu basit gibi görünen deyimin aslında derin bir sosyal eleştiri barındırdığını fark ediyoruz.
Toplumsal Cinsiyetin Gölgesinde “Dibimiz Düştü”
Kadınların gündelik yaşamlarında karşılaştıkları zorluklara empatiyle yaklaştığımızda, bu deyimin ne kadar gerçek ve ağır bir anlam taşıdığı açıkça ortaya çıkıyor.
Bir kadın, toplu taşımada tacize uğradığında ve etraftan kimse ses çıkarmadığında, “dibim düştü” der.
Bir anne, çocuğunu okutmak için üç işte çalışırken devlet desteği alamadığında, “dibim düştü” der.
Genç bir kız, üniversite sınavında derece yapmasına rağmen sırf kız olduğu için ailesi tarafından şehir dışına gönderilmediğinde, yine aynı ifadeyi kullanır.
Burada kadınların hissettiği “dibimizin düşmesi” hali; sadece bireysel bir tepki değil, sistemin içinde kendine yer bulamamanın, görülmemenin, değer verilmemesinin bir yansıması. Toplumsal cinsiyet rolleri kadınlara sabır, sessizlik ve fedakârlık biçerken; yaşadıkları adaletsizlik karşısında ses çıkardıklarında bile marjinalleştiriliyorlar. “Dibimiz düştü” deyimi, aslında bu görmezden gelinmişliğin bir çığlığı.
Sınıf Eşitsizliği ve Derinleşen Umutsuzluk
Ekonomik sınıf farkları da bu deyimin içini fazlasıyla dolduruyor. Yoksul mahallelerde büyüyen çocuklar, eğitimde fırsat eşitsizliğiyle karşılaştıklarında, üniversite kazansalar bile barınma sorunu yaşadıklarında, mezun olup da iş bulamadıklarında, “dibimiz düştü” diyorlar.
Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir baba; her ay kira, fatura ve çocuklarının masrafları arasında ezildiğinde bu duyguyu yaşıyor. Bu durum sadece ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir yıkım anlamına da geliyor. Çünkü kişi kendini yetersiz hissediyor, sistemin bir parçası olmaktan ziyade sistemin kurbanı gibi görüyor.
Sınıfsal eşitsizlik, kişilerin sadece maddi değil, duygusal dünyasında da derin izler bırakıyor. “Dibimiz düştü” demek, aslında “ne yapsam da kurtulamıyorum bu döngüden” demek.
Irksal Kimlik ve Görünmezliğin Yarattığı Tepki
Irk ya da etnik kimlik temelli dışlanma yaşayan bireyler için bu deyim, çoğu zaman görünmezliğe karşı bir isyan ifadesi oluyor. Örneğin; Roman bir genç, CV’sine yazdığı isim yüzünden mülakata bile çağrılmadığında ya da Kürtçe konuştuğu için okulda alay konusu olduğunda, bu derin hayal kırıklığı “dibimiz düştü” olarak vücut buluyor.
Toplumda “makbul vatandaş” olma kriterleri çoğunluk kimliğe göre belirlenirken, ötekileştirilen grupların hissettikleri hayal kırıklıkları, umut kayıpları da sistematik hale geliyor. Bu sadece bireysel değil, kuşaklar boyu aktarılan bir duygusal mirasa dönüşüyor.
Kadınlar Empatiyle Yaklaşıyor, Erkekler Çözüm Arıyor
Bu deyimi kullanan kişilerin cinsiyetine göre yaklaşımları da değişebiliyor. Kadınlar genellikle bu duruma daha empatik bir çerçevede yaklaşıyor. Çünkü kendileri de benzer sosyal engelleri yaşıyorlar ve başkalarının “dibinin düştüğü” anlarda yalnız kalmamaları için dayanışma göstermeye çalışıyorlar.
Erkekler ise bu gibi durumlara daha çok çözüm odaklı yaklaşıyor. Örneğin, bir erkek arkadaş grubu içinde biri “dibim düştü” dediğinde, genelde şu tarz cevaplar gelir: “Tamam da ne yapabiliriz?”, “Boşver takılma, çözüm buluruz.” Bu yaklaşım değerli, çünkü sistem değişimi için somut çözümlere ihtiyaç var. Ama bazen duyguyu bastırmak anlamına da gelebiliyor.
Deyimlerin Gölgesindeki Gerçekler
Dil, bir toplumun hem aynası hem de belleğidir. “Dibimiz düştü” gibi deyimler, aslında toplumun içinde bulunduğu psikolojik ve sosyal durumların kısa ama güçlü özetleridir. Bu deyimi ne kadar sık duyuyorsak, o kadar çok sosyal adaletsizlikle karşı karşıyayız demektir.
Eğer bir toplumda kadınlar, yoksullar, göçmenler ya da etnik azınlıklar bu deyimi sıklıkla kullanıyorsa, bu bize o toplumun kapsayıcılığını, adaletini ve refahını sorgulama imkânı sunar. Bu nedenle, sadece bu deyimi kullanmakla kalmamalı, bu duyguya neden olan sistemsel sorunları da cesurca tartışmalıyız.
Forumda Tartışma İçin Birkaç Soru:
1. Sizce “dibimiz düştü” deyimi hangi durumlarda en çok karşımıza çıkıyor?
2. Bu deyimi son zamanlarda neden daha sık duyar olduk?
3. Toplumsal cinsiyet rollerinin bu deyimin kullanımında bir etkisi var mı?
4. Siz bu deyimi kullandığınızda genellikle kimlerle paylaşırsınız? Neden onlarla?
5. Sizce bu deyimin yerine daha çözüm odaklı bir ifade geliştirilmeli mi?
Gelin birlikte düşünelim, deneyimlerimizi paylaşalım. Herkesin “dibinin düşmediği” daha adil bir toplum mümkün mü, birlikte tartışalım.
Merhaba arkadaşlar,
Günlük hayatta sık sık duyduğumuz ama üzerine pek düşünmediğimiz deyimlerden biri var: “Dibimiz düştü.” Bu söz, çoğu zaman bir şeyin karşısında şaşırma, hayal kırıklığı yaşama ya da beklenmedik bir duruma karşı duyulan derin tepkiyi ifade ediyor. Ama bu deyim sadece bireysel bir şaşkınlığı anlatmıyor; toplumsal bir sıkışmışlığı, çözümsüzlüğü, çaresizliği de içinde barındırıyor.
Bu yazıda, “dibimiz düştü” deyiminin arkasındaki duyguyu biraz daha geniş bir çerçevede ele alacağım. Çünkü bu deyimin sık kullanıldığı anlara baktığımızda, çoğu zaman bir adaletsizlikle, eşitsizlikle ya da sosyal baskıyla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. İşin içine toplumsal cinsiyet, sınıf ve ırk gibi sosyal faktörleri de kattığımızda, bu basit gibi görünen deyimin aslında derin bir sosyal eleştiri barındırdığını fark ediyoruz.
Toplumsal Cinsiyetin Gölgesinde “Dibimiz Düştü”
Kadınların gündelik yaşamlarında karşılaştıkları zorluklara empatiyle yaklaştığımızda, bu deyimin ne kadar gerçek ve ağır bir anlam taşıdığı açıkça ortaya çıkıyor.
Bir kadın, toplu taşımada tacize uğradığında ve etraftan kimse ses çıkarmadığında, “dibim düştü” der.
Bir anne, çocuğunu okutmak için üç işte çalışırken devlet desteği alamadığında, “dibim düştü” der.
Genç bir kız, üniversite sınavında derece yapmasına rağmen sırf kız olduğu için ailesi tarafından şehir dışına gönderilmediğinde, yine aynı ifadeyi kullanır.
Burada kadınların hissettiği “dibimizin düşmesi” hali; sadece bireysel bir tepki değil, sistemin içinde kendine yer bulamamanın, görülmemenin, değer verilmemesinin bir yansıması. Toplumsal cinsiyet rolleri kadınlara sabır, sessizlik ve fedakârlık biçerken; yaşadıkları adaletsizlik karşısında ses çıkardıklarında bile marjinalleştiriliyorlar. “Dibimiz düştü” deyimi, aslında bu görmezden gelinmişliğin bir çığlığı.
Sınıf Eşitsizliği ve Derinleşen Umutsuzluk
Ekonomik sınıf farkları da bu deyimin içini fazlasıyla dolduruyor. Yoksul mahallelerde büyüyen çocuklar, eğitimde fırsat eşitsizliğiyle karşılaştıklarında, üniversite kazansalar bile barınma sorunu yaşadıklarında, mezun olup da iş bulamadıklarında, “dibimiz düştü” diyorlar.
Asgari ücretle geçinmeye çalışan bir baba; her ay kira, fatura ve çocuklarının masrafları arasında ezildiğinde bu duyguyu yaşıyor. Bu durum sadece ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik bir yıkım anlamına da geliyor. Çünkü kişi kendini yetersiz hissediyor, sistemin bir parçası olmaktan ziyade sistemin kurbanı gibi görüyor.
Sınıfsal eşitsizlik, kişilerin sadece maddi değil, duygusal dünyasında da derin izler bırakıyor. “Dibimiz düştü” demek, aslında “ne yapsam da kurtulamıyorum bu döngüden” demek.
Irksal Kimlik ve Görünmezliğin Yarattığı Tepki
Irk ya da etnik kimlik temelli dışlanma yaşayan bireyler için bu deyim, çoğu zaman görünmezliğe karşı bir isyan ifadesi oluyor. Örneğin; Roman bir genç, CV’sine yazdığı isim yüzünden mülakata bile çağrılmadığında ya da Kürtçe konuştuğu için okulda alay konusu olduğunda, bu derin hayal kırıklığı “dibimiz düştü” olarak vücut buluyor.
Toplumda “makbul vatandaş” olma kriterleri çoğunluk kimliğe göre belirlenirken, ötekileştirilen grupların hissettikleri hayal kırıklıkları, umut kayıpları da sistematik hale geliyor. Bu sadece bireysel değil, kuşaklar boyu aktarılan bir duygusal mirasa dönüşüyor.
Kadınlar Empatiyle Yaklaşıyor, Erkekler Çözüm Arıyor
Bu deyimi kullanan kişilerin cinsiyetine göre yaklaşımları da değişebiliyor. Kadınlar genellikle bu duruma daha empatik bir çerçevede yaklaşıyor. Çünkü kendileri de benzer sosyal engelleri yaşıyorlar ve başkalarının “dibinin düştüğü” anlarda yalnız kalmamaları için dayanışma göstermeye çalışıyorlar.
Erkekler ise bu gibi durumlara daha çok çözüm odaklı yaklaşıyor. Örneğin, bir erkek arkadaş grubu içinde biri “dibim düştü” dediğinde, genelde şu tarz cevaplar gelir: “Tamam da ne yapabiliriz?”, “Boşver takılma, çözüm buluruz.” Bu yaklaşım değerli, çünkü sistem değişimi için somut çözümlere ihtiyaç var. Ama bazen duyguyu bastırmak anlamına da gelebiliyor.
Deyimlerin Gölgesindeki Gerçekler
Dil, bir toplumun hem aynası hem de belleğidir. “Dibimiz düştü” gibi deyimler, aslında toplumun içinde bulunduğu psikolojik ve sosyal durumların kısa ama güçlü özetleridir. Bu deyimi ne kadar sık duyuyorsak, o kadar çok sosyal adaletsizlikle karşı karşıyayız demektir.
Eğer bir toplumda kadınlar, yoksullar, göçmenler ya da etnik azınlıklar bu deyimi sıklıkla kullanıyorsa, bu bize o toplumun kapsayıcılığını, adaletini ve refahını sorgulama imkânı sunar. Bu nedenle, sadece bu deyimi kullanmakla kalmamalı, bu duyguya neden olan sistemsel sorunları da cesurca tartışmalıyız.
Forumda Tartışma İçin Birkaç Soru:
1. Sizce “dibimiz düştü” deyimi hangi durumlarda en çok karşımıza çıkıyor?
2. Bu deyimi son zamanlarda neden daha sık duyar olduk?
3. Toplumsal cinsiyet rollerinin bu deyimin kullanımında bir etkisi var mı?
4. Siz bu deyimi kullandığınızda genellikle kimlerle paylaşırsınız? Neden onlarla?
5. Sizce bu deyimin yerine daha çözüm odaklı bir ifade geliştirilmeli mi?
Gelin birlikte düşünelim, deneyimlerimizi paylaşalım. Herkesin “dibinin düşmediği” daha adil bir toplum mümkün mü, birlikte tartışalım.