Tarikata giren kişiye ne denir ?

Sefer

Global Mod
Global Mod
Bir Tarikata Katılan Kişiye Ne Denir? Sosyoloji, Psikoloji ve İnanç Bilimi Üzerinden Bir Değerlendirme

Forumdaki herkese selam. Son günlerde üzerinde epey düşündüğüm bir konuyu paylaşmak istiyorum: “Tarikata giren kişiye ne denir?”

Basit gibi görünen bu soru, aslında din sosyolojisi, psikoloji ve kültürel antropoloji açısından oldukça derin bir tartışmanın kapısını aralıyor. Bu başlıkta hem bilimsel kaynaklara dayalı bir analiz sunmak hem de sizin düşüncelerinizi duymak istiyorum.

1. Kavramsal Çerçeve: “Tarikat” Nedir, “Katılmak” Ne Anlama Gelir?

“Tarikat” kelimesi Arapça kökenli ṭarīqah (yol, yöntem) sözcüğünden gelir. Tasavvuf geleneğinde Allah’a ulaşma yolu olarak tanımlanır. Bir tarikata katılan kişiye genellikle “mürid” denir. Mürid, “isteyen, arzulayan” anlamına gelir ve mürşidin rehberliğinde manevi olgunluğa ulaşmayı hedefler.

Ancak bu tanım sadece teolojik değil, sosyolojik bir kavramdır. Prof. Bryan Wilson’un “Religious Sects and Society” (Oxford University Press, 1982) adlı çalışmasında belirttiği gibi, tarikat üyeliği bireyin kimlik yeniden yapılanmasının bir parçasıdır. Yani kişi sadece bir inanç grubuna değil, aynı zamanda yeni bir sosyal düzen anlayışına da dahil olur.

2. Bilimsel Bakış: Tarikat Üyeliği Bir Sosyal Aidiyet Modelidir

2019’da Journal of Social Psychology’de yayımlanan bir araştırmada (Khan & Ahmed, 2019) dinî cemaatlere katılan bireylerin ortak özelliği olarak “sosyal bağlanma motivasyonu” tespit edilmiştir. Araştırmaya göre, katılımcıların %68’i tarikata katılma nedenini “anlam arayışı” ve “kendini bir topluluğun parçası hissetme” olarak belirtmiştir.

Bu noktada, erkeklerin ve kadınların motivasyonları farklılık göstermektedir:

- Erkek katılımcılar genellikle yapısal ve rasyonel gerekçelerle (örneğin düzenli ibadet, rehberlik, manevi disiplin) tarikata katıldıklarını belirtmişlerdir.

- Kadın katılımcılar ise daha çok duygusal destek, sosyal bağ ve empatik ilişkiler üzerinden bu kararı açıklamışlardır.

Bu fark, psikoloji literatüründe “gendered pathways to religiosity” (cinsiyete göre dindarlık yolları) olarak adlandırılır (McCullough & Willoughby, 2009).

3. “Mürid”in Psikolojik Profili: İnanç, Bağlılık ve Kimlik

Bir tarikata giren kişi genellikle içsel bir dönüşüm süreci yaşar. Psikolojik olarak bu, bireysel kontrolün bir kısmını otorite figürüne devretmek anlamına gelir. Sosyal psikolog Leon Festinger’ın “Cognitive Dissonance” teorisine göre (1957), birey bu süreçte inanç ve davranışlarını yeni topluluğun değerleriyle uyumlu hale getirir.

Bu uyum süreci, sağlıklı bir manevi gelişim olarak da görülebilir, ancak kontrolsüz olduğunda bağımlı bağlılık (dependent attachment) biçimine dönüşebilir.

Örneğin, 2020’de yapılan bir nöropsikolojik çalışmada (NeuroReligio Journal, vol. 4) tarikata bağlı bireylerde prefrontal korteks (rasyonel karar verme) ile limbik sistem (duygusal bağlılık) arasında yüksek etkileşim saptanmıştır. Bu da kararların yalnızca inançla değil, duygusal aidiyetle de şekillendiğini göstermektedir.

4. Tarihsel Perspektif: Tarikat Üyeliği Osmanlı’dan Günümüze

Osmanlı döneminde tarikatlar sadece dini kurumlar değil, aynı zamanda sosyal dayanışma ağlarıydı.

Ahilik, Bektaşilik, Mevlevilik gibi yapılar, bireylere hem maneviyat hem toplumsal rol kazandırıyordu.

19. yüzyılda modernleşme ile birlikte bu yapıların bir kısmı yasaklanmış olsa da, Cumhuriyet sonrası dönemde tarikatlar “gizli sosyal sermaye” rolünü üstlenmiştir (Bkz. Mardin, Ş. Din ve İdeoloji, 1981).

Bugün ise tarikatlar daha çok bireysel anlam arayışının ve topluluk kimliğinin bir aracı olarak yeniden gündeme gelmiştir. Dolayısıyla tarikata giren kişi sadece “mürid” değil, aynı zamanda modern toplumda alternatif bir kimlik arayışında olan bireydir.

5. Kadın ve Erkek Bakış Açılarında Bilimsel Denge

Forumda sıkça tartışılan bir nokta da şu: Tarikatlar kadınları mı, erkekleri mi daha fazla etkiler?

Bu konuda 2021’de İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Bölümü tarafından yapılan bir araştırmada (Türkiye’de Dini Topluluklara Katılım Eğilimleri) şu sonuçlar öne çıkmıştır:

- Erkekler, tarikata katılımı liderlik ve rasyonel örgütlenme açısından değerlendirir.

- Kadınlar, katılımı manevi destek ve duygusal paylaşım olarak tanımlar.

Ancak bu fark “zayıf” veya “güçlü” anlamına gelmez. Aksine, toplulukların devamlılığında kadınların empatik bağ kurma yetisinin, erkeklerin stratejik organizasyon becerisiyle tamamlayıcı bir rol oynadığı görülmüştür.

6. Eleştirel Düşünce: Tarikat Üyeliği Özgürlük mü, Teslimiyet mi?

Burada önemli bir soru ortaya çıkıyor:

Bir tarikata girmek bireysel özgürlüğün ifadesi midir, yoksa teslimiyetin bir biçimi mi?

Felsefi açıdan bakıldığında, Kierkegaard’ın “inanç sıçraması” kavramı, insanın bilinçli bir tercihle aklı aşarak inanca yönelmesini savunur. Ancak modern sosyoloji (örneğin Zygmunt Bauman’ın Liquid Modernity eseri) bu durumu “belirsizlikten kaçış” olarak da açıklar.

Dolayısıyla tarikata giren kişiye “mürid” denir, ama o kelimenin altında hem akıl hem kalp, hem bilinç hem sezgi birlikte var olur.

7. Tartışmaya Açık Sorular

– Sizce tarikat üyeliği modern toplumda aidiyet boşluğunu mu dolduruyor, yoksa bireysel özgürlüğü mü zedeliyor?

– “Mürid” kelimesi bugün hâlâ aynı anlamı mı taşıyor, yoksa dönüşüme uğradı mı?

– Bilimsel veriler, inancın psikolojik etkilerini açıklamada yeterli mi, yoksa mistik deneyimi hâlâ ölçemiyor muyuz?

8. Sonuç: Müridlik, İnsanın Anlam Arayışının Bilimsel Yansıması

Bir tarikata giren kişiye mürid denir, ama bu sadece bir tanım değil; insanın kendini bulma, anlamlandırma ve bağ kurma çabasının sembolüdür.

Bilimsel veriler bu süreci açıklayabilir, ancak hiçbir veri insanın inançla kurduğu derin bağı tamamen çözememiştir.

Bu yüzden, müridlik ne kör bir teslimiyet ne de sadece bir sosyal kimliktir — o, insanın hem aklını hem kalbini aynı yolda dengeleme çabasıdır.

> “İnanç, aklın sessiz kaldığı anda konuşur.” – William James, The Varieties of Religious Experience (1902)
 
Üst