Mecelle nedir KPSS ?

Elif

New member
Tarihle Sohbet Eden Bir Öğrenci: “Mecelle”nin Gölgesinde Bir Gün

Bir sonbahar sabahı, kütüphanenin loş ışıkları arasında KPSS’ye hazırlanan genç bir öğrenci olan Deniz, elindeki kahve bardağını masaya bıraktı. Gözleri, kalın tarih kitaplarının arasında parlayan bir başlığa takıldı: “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye.” İçinden bir ses, “Bu isim neden bana bu kadar tanıdık geliyor?” diye sordu. Belki de sadece sınavda çıkacağı için değil, içinde saklı bir hikâye olduğu içindi.

---

1. Kütüphanedeki Karşılaşma

Deniz’in yan masasında oturan Eylül, hukuk tarihiyle ilgilenen bir öğrenciydi. Onu sessizce dinleyen ama her fırsatta not alan, sabırlı ve dikkatli bir karakterdi. Deniz, “Eylül, sen bu Mecelle’yi hiç duydun mu?” diye sordu. Eylül gülümsedi:

— Duymamak mümkün mü? Osmanlı’nın hukukta modernleşme çabasının en somut hali.

Bu noktada konuşmaya dahil olan üçüncü kişi, mühendislikten hukuk merakına yönelmiş Ali, her zamanki analitik tavrıyla ekledi:

— Aslında Mecelle bir stratejik dönüşüm. Hem İslam hukukunu hem Batı’nın sistematiğini harmanlamış bir düzen.

Kütüphane raflarının arasında yankılanan bu üç farklı bakış, aslında tarihin kendisini bugüne taşıyan bir köprünün temelleriydi.

---

2. Tarihin İçine Yolculuk

Eylül, elindeki kitabı açtı ve yavaşça okumaya başladı:

> “Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye, 1869 ile 1876 yılları arasında Ahmet Cevdet Paşa başkanlığındaki bir komisyon tarafından hazırlanmıştır.”

Deniz, hayal gücünün içinde o döneme doğru sürüklendi. Gözlerinin önüne, İstanbul’un taş sokaklarında yürüyen Cevdet Paşa geldi. Yorgun ama kararlı bir yüz ifadesiyle kalemini eline almış, “adaleti herkesin anlayacağı bir dile indirmek” için uğraşıyordu.

Cevdet Paşa, yalnızca bir bürokrat değil, aynı zamanda toplumun vicdanını korumaya çalışan bir bilgeydi. Onun amacı, halkın hem şeriatı hem aklı aynı terazide hissedebilmesini sağlamaktı.

---

3. Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Sezgisi

Ali’nin gözleri parladı:

— Düşünsene, bir hukuk metnini altı yıl boyunca sistematik bir şekilde maddeleştiriyorlar. 1851 madde! Tam bir mühendislik gibi.

Eylül araya girdi:

— Evet ama bu maddelerin her biri, insanların kalplerine dokunmak için yazıldı. “Zarar ve ziyan olmamak esastır.” gibi ilkeler sadece kanun değil, bir yaşam felsefesi.

Deniz, bu dengeyi fark etti: Ali’nin aklı kurallarda, Eylül’ün kalbi adaletin insani boyutundaydı. Ve Mecelle tam da bu ikisinin birleşimiydi — aklın rehberliğinde, vicdanın sesini kaybetmeden adalet aramak.

---

4. Toplumsal Dönüşümün Hikâyesi

O dönemde Osmanlı, Batı hukuk sistemleriyle temas halindeydi. Tanzimat reformlarının gölgesinde toplum, “modernlik” ile “geleneği koruma” arasında sıkışmıştı. Mecelle bu iki kutbun kesişim noktasında doğdu.

Ahmet Cevdet Paşa’nın kaleme aldığı her madde, aslında bir toplumsal uzlaşmanın hikâyesiydi. Kadıların, tüccarların, köylülerin, kadınların ve devlet adamlarının sesi bu metnin içinde yankı buldu. “Bir işin hükmü örf ile tayin olunur” maddesi, halkın yaşam biçimini yasaya dönüştürerek toplumsal dengeyi sağladı.

Bu noktada Eylül sessizce düşündü:

— Kadınların o dönemde doğrudan yazım sürecinde olmasa da, Mecelle’deki “merhamet” ve “adalet” ilkelerinde kadın sezgisinin bir izi yok mu sence?

Deniz başını salladı:

— Belki de o sezgi, Paşa’nın adalet anlayışında zaten gizliydi.

---

5. KPSS Masasında Geçmişle Diyalog

Günün sonunda üç arkadaş, Mecelle’nin sayfaları arasında sadece tarih değil, bugüne uzanan bir ders buldular.

Deniz not defterine yazdı:

> “Mecelle, Osmanlı Devleti’nin ilk medeni kanunudur. 1869-1876 arasında hazırlanmış, İslam hukukunun medeni alanını sistematik hale getirmiştir.”

Ama bu bilgi artık onun için sadece ezberlenecek bir madde değildi. Artık anlam kazanmıştı.

Ali, stratejik bir analiz yaptı:

— Bugün modern hukukta gördüğümüz birçok kavramın temeli orada atılmış. Bir düzen kurmanın matematiği gibi.

Eylül ise duygusal bir ekleme yaptı:

— Ama o düzenin amacı sadece sistem değil, insanı korumaktı.

---

6. Düşünmeye Davet

Forumdaki okuyuculara dönelim:

Eğer siz o dönemde yaşasaydınız, Mecelle’nin hangi yönüne daha çok önem verirdiniz? Adaletin kesin kurallarına mı, yoksa insanların yaşantısına göre esneklik kazanan yorumlarına mı?

Modern hukukta hâlâ “adalet mi yoksa kanun mu öncelikli olmalı?” tartışması sürerken, Mecelle’nin ruhu bu soruya sessiz ama derin bir cevap veriyor. Belki de adalet, ne tamamen aklın ne de sadece kalbin işidir; ikisinin de uyumudur.

---

7. Son Söz: Geçmişin Aynasında Bugün

Gecenin sonunda kütüphane kapanırken, Deniz kitapları topladı. Pencereden dışarı bakarken düşündü:

> “Belki de KPSS sadece bir sınav değil. Belki de tarihle, insanla ve adaletle yapılan bir sohbet.”

Eylül defterine not düştü:

> “Mecelle, geçmişin değil, insanın kalıcı adalet arayışının hikâyesidir.”

Ali ise gülümseyerek ekledi:

> “O zaman bu hikâyeyi sadece öğrenmeyelim, anlayalım.”

Belki de her KPSS öğrencisinin bilmesi gereken tam da buydu: Tarih sadece okunmaz, yaşanır.

---

Kaynaklar:

- Ahmet Cevdet Paşa, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye, 1876.

- Berkes, N. (1998). Türkiye’de Çağdaşlaşma.

- İnalcık, H. (2017). Osmanlı’da Hukuk ve Adalet.

- Akyıldız, A. (2011). Osmanlı Modernleşmesi ve Hukuk Reformları.

- Yılmaz, F. (2020). Tarihsel Süreçte Hukuk ve Toplumsal Dönüşüm.

---
 
Üst