Kiracı dolaylı zilyet midir ?

CesHef

Global Mod
Global Mod
Kiracı Dolaylı Zilyet midir? Bir Evin, İki Kalbin ve Bir Kavramın Hikâyesi

Selam forumdaşlar,

Bugün size bir hukuk terimiyle başlayıp bir hayat hikâyesine dönüşen bir şey anlatmak istiyorum. “Kiracı dolaylı zilyet midir?” cümlesi kulağa kuru, soğuk bir hukuk sorusu gibi geliyor olabilir ama ben bu sorunun içinde sıcak bir insan hikâyesi, bir sahiplik duygusu, bir aidiyet arayışı görüyorum. Belki de hayat, kimin “zilyet” kimin “sahip” olduğuna dair bir sınavdır. Gelin birlikte, bu kavramın kalbe dokunan tarafına bakalım.

---

Bir Kış Akşamı, Eski Bir Apartmanda

Hikâye, soğuk bir aralık gecesinde başlıyor. İstanbul’un eski apartmanlarından birinde, duvarları nem kokan bir evde. Ev sahibi Murat, ellili yaşlarında, düzenli, hesaplı, dünyayı kurallarla anlamlandıran bir adam. Kiracısı Elif ise otuzlarında, yeni taşınmış, sıcacık gülüşüyle evi dolduran bir öğretmen.

Murat, evi yıllar önce babasından devralmış. Tapu onun adına. Kâğıt üzerinde “malik” o. Ama son zamanlarda o evin içinde bir başkası yaşıyor — Elif. Her sabah kahvesini o mutfakta yapıyor, perdesini o seçmiş, balkonuna sardunya koymuş. Yani o ev, artık başka bir ruha ev sahipliği yapıyor.

İşte tam burada sorumuz başlıyor: “Kiracı dolaylı zilyet midir?”

---

Murat’ın Dünyası: Hukuk, Düzen ve Kontrol

Murat’ın gözünde mülkiyet kutsaldır. Her şeyin kaydı, kanunu, ispatı olmalıdır. “Ben malikim,” der içinden, “zilyetliği devrettim ama sahipliği değil.”

Onun için ev, bir yatırımdan fazlasıdır. Emeğinin, emeğiyle kazandığı güvenin simgesidir. “Dolaylı zilyetlik” terimi Murat’ın iç dünyasında karşılık bulur: Evet, evi kiraya vermiştir ama sonuçta hâlâ o evi yöneten, varlığı hissedilendir.

Murat, stratejik bir insandır. Duygularını değil, düzeni düşünür. Her kira günü geldiğinde defterine not düşer: “Zamanında ödendi mi? Bakım yapıldı mı?”

Bir akşam kira tesliminde Elif’e “Zilyetliği devraldınız ama mülkiyet bende, yani dolaylı olarak ben hâlâ oradayım,” der gülümseyerek.

Elif başını kaldırır, hafif şaşırmış bir sesle, “Ama ben de o evde yaşıyorum Murat Bey, nefesim duvarlarda,” der.

---

Elif’in Dünyası: Aidiyet, Empati ve Ev Hissi

Elif’in dünyasında hukuk terimleri değil, duygular konuşur.

O ev, onun sığınağıdır. Her sabah çocuklara ders anlatmaya gitmeden önce kahvesini yaptığı, akşam yorgun döndüğünde duvara yaslanıp içini dinlediği yerdir.

O, evi sahiplenirken tapuya değil, duygularına güvenir.

“Zilyetlik kimdeyse o evde kim yaşarsa, ev onundur,” der bir gün arkadaşlarına. “Mülkiyet belki kâğıtta yazar ama sahiplik, yaşamakla olur.”

Elif’in bakış açısı, empatik ve ilişkiseldir. O, evi bir “nesne” değil, “ilişki” olarak görür. Evin duvarlarına astığı fotoğraflar, pencereden içeri süzülen sabah ışığıyla birleşince, mekân artık bir “yuva” olur.

Murat için orası hâlâ bir taşınmaz, Elif için ise bir hatıra albümüdür.

---

Bir Fatura, Bir Kriz

Bir gün, apartmana yeni su sayaçları takılır. Faturada bir hata çıkar, Murat’a gönderilir.

Murat sinirlenir. “Bu suyu ben kullanmıyorum ki! Zilyet kiracıda, fatura ona kesilmeli!”

Elif şaşırır. “Ama ben her ay düzenli ödüyorum, sizin adınıza gönderildiğini bilmiyordum.”

İşte o an, hukukla duygu çarpışır. Murat soğuk bir ifadeyle söyler:

> “Zilyetlik bende değil, ama dolaylı zilyetliğim sürüyor. Kanunen ben malikim.”

> Elif gözlerini indirir:

> “Ama ben o evi hissediyorum Murat Bey. Benim kokum duvarlarda, ben o evin hikâyesini yazıyorum.”

Forumdaşlar, bazen bir kavram sadece kâğıtta değil, kalpte de anlam bulur.

---

Zilyetlik Üzerine Düşünmek: Kim Aslında “Sahip”?

Hukuk der ki:

- Doğrudan zilyet, eşyayı fiilen elinde tutandır.

- Dolaylı zilyet, eşyayı bir başkası eliyle zilyet olan kişidir.

Yani Elif, doğrudan zilyettir; Murat ise dolaylı zilyet.

Ama hayat, bunu böyle basit bir çizgiyle ayıramaz. Çünkü zilyetlik, bir hukuki durumdan fazlasıdır — bir ilişki biçimidir.

Bir mülkün içinde yaşamak, onu koklamak, duvarlarına dokunmak… Bu fiili sahipliktir. Ama o mülkü yıllarca emekle biriktirip almış olmak, belki babadan kalma emeği sürdürmek… Bu da duygusal bir dolaylı zilyetliktir.

Yani bazen kelimeler, insanın hissettiği gerçeği tam anlatamaz.

---

Erkek ve Kadın Yaklaşımının Sentezi

Murat, çözüm arayan, kurallara inanan bir adamdı. O, stratejiyi temsil ediyordu. Elif ise, anlam arayan, ilişkileri önemseyen bir kadındı. O, empatiyi temsil ediyordu.

Bu iki bakış birleştiğinde ortaya şu çıkıyordu:

Mülkiyet, belgede yazar; ama zilyetlik, yaşamın içindedir.

Birinin stratejisi düzeni korur, diğerinin duygusu o düzene ruh katar.

Birinin kalemi hukukla yazar, diğerinin kalemi kalple.

İkisi de gereklidir. Çünkü sahiplik, hem somut hem soyuttur.

---

Bir Bahar Günü: Vedalaşma

Bir yıl sonra Elif taşınmaya karar verir. Yeni bir okula tayini çıkmıştır.

Eşyalarını toplarken duvara son kez dokunur.

“Murat Bey,” der, “Siz hep bu evi korudunuz. Ben de yaşattım. Belki siz dolaylı zilyettiniz ama ben o dolaylılığın sıcaklığını hep hissettim.”

Murat bir süre susar. Sonra yavaşça, “O zaman bu ev, bir süreliğine senindi Elif. Zilyetlik sadece bir terim değilmiş meğer; bir dönemlik dostlukmuş,” der.

---

Forumdaşlara Soru: Sizce Zilyetlik Nerede Başlar, Nerede Biter?

Peki siz ne düşünüyorsunuz?

Bir eve sahip olmak mı önemlidir, yoksa o evde bir hikâye biriktirmek mi?

Kiracı gerçekten sadece “doğrudan zilyet” midir, yoksa “duygusal malik” olmanın da bir hakkı var mıdır?

Ve sizce bir mülkiyet ilişkisini insani bir bağdan ayırmak mümkün mü?

Belki de hayatın kendisi bir “zilyetlik”tir forumdaşlar.

Kimimiz bir anıya, kimimiz bir eve, kimimiz bir insana sadece bir süreliğine “zilyet” oluruz.

Ama o süre boyunca, hepimiz kendi hikâyemizin dolaylı malikiyiz.
 
Üst