Bakan Akar: Yunanistan’ın sonu hüsran olur! Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar; birlikteinde Genelkurmay Lideri Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Kumandanı Orgeneral Musa Avsever, Deniz Kuvvetleri Kumandanı Oramiral Ercüment Tatlıoğlu ve Hava Kuvvetleri Kumandanı Orgeneral Atilla Gülan ile Akşehir’e manalı bir ziyaret gerçekleştirdi.
Millî Uğraş periyodunda Atatürk’ün Büyük Taarruz hazırlıklarını sürdürdüğü Batı Cephesi Karargâhı olan Akşehir’de “Onur Günü Törenleri”ne katıldı. İlçe merkezinde gün uzunluğu gerçekleştirilen birfazlaca aktifliğe katılan Akar, seyahatine eşlik eden bir küme gazeteciye kıymetli açıklamalarda bulundu.
Akar’ın bildirilerinden öne çıkan başlıklar şöyleki:
YUNANİSTAN’A REAKSİYON: BİLMEMELERİNE İMKAN YOK
Bize 2 Temmuz’da Amerikalılardan bu mevzuda talep geldi. Amerikalılar; ‘bizim bir NATO misyonumuz var, tatbikat yapacağım. Bize yardımcı olur musunuz, bizi korur musunuz?’ diyor. Biz de ‘Yardımcı oluruz’ diyoruz. ‘Bize 4 tane F-16 verin, 1 HİK verin ve bir de tanker uçağı verin’ diyor. Ne vakit oluyor bu 2 Temmuz’da. NATO’nun çalışma adapları var. NATO’nun çalışma adapları çerçevesinde; bu üye ülkelere bildiriliyor. Ülkedeki Hava Kuvvetleri’ne bildiriliyor. İspanya’da NATO Hava Harekat Merkezi var, oraya bildiriliyor. Faaliyet ne vakit oldu, 22 Ağustos’ta. Pekala faaliyet sırasında Yunanlılar ne yaptılar, bu biçimdea kadar belirlenmiş olan uçuş rotasını değiştirdiler. Biz diyoruz ki burası GASA dediğimiz “askersizlik statüsündeki adalar”. Rotayı kesinlikle bu adaların üzerinden geçirmek istiyor. NATO’yu buraya sokmak istiyor yani Lozan’ı delmek istiyor. Bunun için son dakikada güzergahı değiştiriyorlar. daha sonra da gelip uçaklarımıza 3 dakika yahut 5 dakika müddetle radar kilidi atıyorlar. niye bunu yaptın diye sorulduğunda da ‘Bunlar bize bu uçuşu bildirmediler. Kimliği meçhul uçak olarak değerlendirdik’ diyorlar. Tıpkı çalışma kapsamında 22 Ağustos’ta biz Amerikan uçaklarına eskortluk yaptık, önümüzdeki günlerde de Yunan uçakları tıpkı bakılırsavi yapacak. ötürüsıyla bizim uçaklarımızın gerçekleştirdiği o nazaranvin bilinmemesi, duyulmaması, görülmemesi, oradaki 4 adet F-16’mızın ‘kimliği meçhul uçak’ olmasının imkan ve ihtimali yok. ötürüsıyla; palavra, inkar, palavra, inkar…
“TACİZLERİ KARŞILIKSIZ BIRAKMIYORUZ”
24 Ağustos’ta da NATO’nun Nexus Ace eğitiminde bakılırsavli uçaklarımız vardı. Orada da gelip 5 dakika boyunca radar kilidi atmak suretiyle tacizde bulundular. Uçaklarımızın NATO bakılırsavinde olduğunun bilinmemesinin imkanı yok. NATO’da bu biçimde bir şey olamaz. Uçuş nazaranvleri aylar evvelce yayımlanıyor, bir sürü kayıtlar tutuluyor, yazılar yazılıyor. Buna karşın 22 Ağustos’ta ve 24 Ağustos’ta NATO misyonu yapan uçaklarımıza radar kilidi atarak taciz yaptılar. 22 Ağustos’taki hadise olunca Mevlüt Beyefendi ile görüştüm. ABD ve Yunan Büyükelçileri ile görüştüler. Biz kimseyi taciz etmiyoruz lakin hiç bir tacizi de karşılıksız bırakmıyoruz. Bunu NATO’da da söylemiş olduk, her yerde de söylüyoruz. Şayet bir taciz var ise kesinlikle yanıt veriyoruz, lakin biz taciz yapmıyoruz.
“BİZ HAKLIYIZ, GÜÇLÜYÜZ”
NATO Savunma Bakanları Toplantısı oluyor, her bakan sırayla kelam alıyor. Biz burada kamuoyu önünde, basına verdiğimiz mülakatlarda söylemiş olduğimiz ne var ise bunları eksiksiz ve açık biçimde NATO toplantısında da söylüyoruz. Biz şuanda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; kişilikli ve kimlikli bir siyaset uyguluyoruz. Ve hayli ciddiyiz, bunun latifesi yok. Biz diyoruz ki 3 bin adanız var, buna karşın burnumuzun tabanına kadar geliyorsunuz. 10 kilometre karelik Meis adası için 40 bin kilometre karelik deniz yetki alanı istiyorsunuz, adaları silahlandırıyorsunuz, hiç olmadık biçimde 6 mil kara suyu bulunmasına karşın 10 mil hava alanı tezinde bulunuyorsunuz. Burnumuzun tabanına kadar gelmişsiniz ve bize yayılmacı diyorsunuz, insaf! Biz hiç bir görüşmeden kaçmıyoruz, hiç kimselerle görüşmekten kaçmıyoruz. Zira biz haklıyız, kuvvetliyüz. Argümanlarımız var. Yunanlıların argümanları yok. Ne diyecek Yunanlılar, nasıl izah edecekler 6-10 mil olayını?
“TÜRKLERİ YOK SAYIYORLAR”
Yunanistan Batı Trakya’daki Türkler için ‘Türk varlığı yok’ diyor. Kardeşim bunların ismi Türk, mezarı Türk, tarihi Türk, tapuları Türk, bütün akrabaları Türkiye’de yaşıyor. Türk yok diyor. Pekala bunların ırkı yok mu? Oradan bir siyasetçi ‘Türk milletvekillerinin telefonunu da dinleyebiliriz’ diyor. bu biçimde fazlaca sansasyonel gelişmeler oluyor. İstanbul Fener Patrikhanesi’ni hatırlayın. Binasıyla, çalışmasıyla her şeyiyle özgür. Atina’da ise bir tane cami var, onun da minaresi yok. Daha da vahimi caminin idaresini Ortodokslar yapıyor. İdarede Türk yok, Müslüman yok. Artık AB müktesebatı var, BM var, İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi var; pekala nerede bu haklar, özgürlükler? Orada müftü seçemezsiniz, onu da kaldırdılar. Türklerin okul sayısı 250’den 90’a indi. Yakın vakitte 4 okulu daha kapattılar. Oradaki soydaşlarımız fazlaca önemli baskılarla karşı karşıyalar. Bizim buna seyirci kalmamamız lazım.
“KULLANILMIŞ SİLAHLARA PARA HARCIYORLAR”
Biz diyoruz ki, Yunanistan’da beyhude bir silahlanma başladı. Ekonomik ömrünü tamamlamış silah, araç-gereçlerle Yunan halkının parası boşa harcanıyor. Kullanılmış uçaklar, kullanılmış tank, kullanılmış top, her ne var ise Fransa Yunanistan’a satıyor, para kazanıyor. Bununla da bir yere varamazsınız. Bu yaptığınız çalışmalarla şayet Yunanistan’ı savunmaya çalışıyorsanız bu savunma için fazla. Savunmak için bu kadar silaha gereksiniminiz yok. Lakin bu Türkiye’ye karşıysa az!
“GÖÇMENLERE ATEŞ AÇIYORLAR”
Bir de Ege Denizi’ndeki sistemsiz göçmenlere yaptıkları insanlık dışı muamele var. Botun ortasında kundakta bir çocuk var, o bota ateş edip botu deliyorlar. Göçmenlerin haklı olup olmadığını konuşmuyoruz, o andaki durumu konuşuyoruz. Göçmenler oraya kadar gelmiş, denizin ortasında botu deliyorlar. Dövüp bütün parasını, pulunu alıp azap ediyorlar. Sahiden büyük bir ahlaksızlık. AİHM bunları mahkum etti, hiç bir biçimde kararları dikkate almıyorlar.
“TERÖR KAMPINI İNKAR EDİYORLAR”
Yunanlı politikler utanmadan ‘Lavrion kampı yok’ diyorlar, inkar ediyorlar. Bu kamp FETÖ’nün hamisi, PKK/YPG’nin, DHKP-C’nin barınağı, sığınağı lakin ‘biz de bu biçimde bir şey yok’ diyorlar. Basına da yansıdı, oradaki teröristlerin verdikleri demeçler var, o kampın nasıl bir terör kampına dönüştüğü ortada. Biz diyoruz ki soydaşlarımızın ve mazlum insanların haklarının takipçisi olmaya devam edeceğiz. Biz ‘diyalog’ dediğimiz vakit bunu zafiyet olarak algılamayın, ‘hakkımız, hukukumuz’ dediğimizde de bunu tehdit olarak algılamayın. Lakin şunu bilin; biz dost olmak istiyoruz. 1988’de aklı başındaki Türk ve Yunanlılar bir ortaya gelip oturmuşlar; ‘mutabakat yapalım, 15 Haziran-15 Eylül ortası turizm mevsimi ve bu ortada tatbikat yapmayalım’ demişler. Artık ise Yunanistan o tarihlerde tatbikat yapıyor.
“GARANTÖRLÜK HAKKIMIZI SONUNA KADAR KULLANIRIZ”
Kıbrıs ile ilgili bizim hiç bir biçimde tavır değişikliğimiz yok. Kıbrıs bizim canımız, biz orada garantörüz. Bu bizim ulusal sorunumuz. İngiltere, Yunanistan garantörlük konusunda ne yapar bilemeyiz ancak biz yasal garantörlük haklarımızı sonuna kadar kullanmakta kararlıyız. ötürüsıyla bizim Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu müdafaa, kollama misyonumuz devam ediyor. Ve şuna da dikkat çekmek gerekiyor ki Yunanlılar 1571’den buyana hiç bir vakit adanın tamamına sahip olmadılar. 1571’de biz 50 bin şehitle o adayı aldık. Biz adada işgalci değiliz, aksine adaya sulhü, sükunu biz getirdik. 1974’te icra edilen Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bu yana orada sulh ve sükun var.
“YUNANİSTAN TARİHTEN DERS ALMALI”
Biz Büyük Zaferin 100’üncü yıl dönümünü kutladığımız bu günlerde fazlaca açık ve net biçimde diyoruz ki; 1 asır evvel girişilen maceranın bedelinin ne kadar acı olduğunu gördünüz. Bu işgal teşebbüsünün Yunan halkı tarafınca kabul görmediğini de gördünüz. Hatta bu işgal teşebbüsünden daha sonra Yunan halkı ve Yunan devleti 1919-1922 yılları içindeki işgal teşebbüsünü benimsemedi ve 6 üst seviye nazaranvliyi idam etti. İdam edilenlerin biri başbakan, dördü bakan, biri de genelkurmay lideri. ötürüsıyla diyoruz ki tarihten ders almalı. Hüsranla sonuçlanacak yeni maceralardan kaçınmalarını şiddetle tavsiye ediyoruz.
ABDÜLHAMİD HAN SONDAJ GEMİSİNİN ÇALIŞMALARI: RASTGELE BİR YANLIŞA MİSLİYLE KARŞILIK VERİRİZ
Biz şunu söylüyoruz; bir taraftan memleketler arası hukuk öteki taraftan legal hak ve hukukumuz çerçevesinde Ege Denizi’nin, Doğu Akdeniz’in iki ülke içinde bir ortak çalışma alanı olması konusunda sahiden hayli samimiyiz ve bunu da daima talep ettik, ediyoruz. Maalesef bunların karşılığını görmüyoruz. Biz şunu da vurguluyoruz ve görüşme taleplerimiz bir zafiyet olarak algılanmamalı. Öbür taraftan da hakkımızı, hukukumuzu çiğnetmeyiz demek de rastgele bir tehdit değil. Biz olağan işimizi yapıyoruz. Biz diyoruz ki Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta ne kendimizin ne de Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu çiğnetmeyiz, buralarda bir oldubittiye meydan vermeyiz. Orada bunun hesabı, kitabı yapıldı ve şu anda bizim araştırma gemimiz çalışmalarını sürdürüyor. Yörükler-1 bölgesinde TCG GEDİZ fırkateynimiz refakat ediyor. Dileğimiz, temennimiz rastgele bir yanlış yapmamaları. Rastgele bir yanlışlık yaparlarsa misliyle karşılık vereceğimizi herkes biliyor ve her insanın bunu anlamış olması lazım. Bu formuyla şu ana kadar oradaki faaliyetlerimiz devam etti ve devam etmesini temenni ediyoruz.
SURİYE İLE YENİ DEVİR VE MÜMKÜN OPERASYON
Biz yaptığımız operasyonlarla ülkemizin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridorunu engelledik. Buna katiyen müsade etmedik, etmeyeceğiz. Başka yandan herkese YPG’nin PKK’dan farkı olmadığını, bunların tıpkı örgüt olduğunu anlatıyoruz. Buna karşın kimi müttefiklerimizin YPG’nin PKK olmadığını söylemesi ve onlara çeşitli yardımlarda bulunmaları nitekim son derece esef verici, son derece kabul edilemez bir durumdur. Bunu her seferinde her görüşmede söylemiş olduk, söylemeye devam ediyoruz. Bizim bildiğiniz üzere terörle çaba kapsamında, Suriye’nin kuzeyinde hem ABD ile hem Rusya ile 2019’da yaptığımız mutabakatlar var. Bu mutabakatlar çerçevesinde bölgenin teröristlerden arındırılması gerekiyor. Bununla alakalı bize düşen ne var ise bunların hepsini en faal biçimde yapmak için çaba gösterdik, gösteriyoruz. Muhataplarımızın da bu sorumluluklarını, taahhütlerini yerine getirmelerini de ivedilikle bekliyoruz.
“OPERASYONLARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ”
Özellikle şu son devirde Tel Rıfat ve Münbiç bölgesi büsbütün terör yuvasına, terör batağına döndü. Buradan gelen tacizler binleri aştı. Bunlara karşı biz hiç bir biçimde durmadık, durmayacağız. Yapılması gereken ne var ise bugüne kadar olduğu üzere bundan daha sonra da misliyle karşılık vereceğiz. Bölgemizde terörün, teröristlerin hiç bir geleceği yok. Bunun herkes tarafınca anlaşılması lazım. Bunu yine yeniden her vesileyle açıkça, teferruatlı bir biçimde söylemiş olduk, söyleyeceğiz. Biz bu çabada hiç bir vakit kayıtsız, hareketsiz kalamayız, bu mümkün değil. Operasyonlarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Her şeyin bir yeri, vakti, taktiği, tekniği, matematiği var. Bu çerçevede biz olayları yakinen takip ediyoruz. Bu hususta Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri, Ulusal Güvenlik Heyetimizin aldığı kararlar, Bakanlıklarda yapılan çalışmalar var. Ulusal Savunma Bakanlığı olarak olayı yakından takip ediyoruz. Yerinde ve vaktinde ülkemizin ve hudutlarımızın güvenliği için -bizim için değerli olan bu- memleketler arası hukuk ve legal müdafaa kapsamında yeri ve vakti geldiğinde tereddütsüz her türlü müdahaleyi yaparız, yapacağız.
“AMACIMIZ SURİYE’DE İSTİKRARIN SAĞLANMASI”
Genel çerçeveden baktığımızda bildiğiniz üzere hem Türkiye’de hem Suriye’de toplam 9 milyon civarında Suriyeli kardeşimizin hayatını kolaylaştırmak için elimizden geldiğince dayanak sağlıyoruz. Denetim ettiğimiz bölgelerin inançlı hâle gelmesiyle bir yandan Suriye’nin kuzeyinin bir cazibe merkezine dönüşmesi ve buradan rastgele bir göç olmaması öteki taraftan Türkiye’de yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin bir an evvel istekli, inançlı ve saygın bir biçimde konutlarına, topraklarına dönmeleri için çaba gösteriyoruz. Gerçekten şu ana kadar 500 bini İdlib’e olmak üzere 1 milyon Suriyeli kardeşimiz meskenlerine ve topraklarına döndü. Biz burada bir an evvel insani trajedi son bulsun diyoruz. Burada hayli önemli dertler var, bunların bitmesini istiyoruz. Bugüne kadar her düzeyde, hem dâhili hem harici imkânlarla her türlü çabası gösterdik, gösteriyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) ile koordineli biçimde insani yardım faaliyetlerimizi sürdürdük, sürdürmeye devam ediyoruz. Bu manada probleme baktığımızda hedefimiz Suriye’de istikrarın sağlanması. Temennimiz istikrarlı bir Suriye’nin ortaya çıkması. Bunun bize getirisi hudut güvenliğimiz olacaktır. Bizim üzerinde durduğumuz en kıymetli mevzu; istikrarın sağlanması için her türlü katkıyı sağlamak. bu türlü faaliyetlerimizi sürdürüyoruz, inşallah bu istikamette olayların gerçekleşmesini bekliyoruz. Ve alışılmış ki önümüzdeki 1 periyotta hemen -mümkün olduğu kadar gecikmeksizin- bir anayasanın yapılması, bu anayasaya bağlı olarak bir seçimin ve seçime bağlı olarak legal bir hükûmetin ortaya çıkmasıyla sonlarımızın güvenliğinin sağlanması. Başka taraftan da Sayın Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız da gerekli açıklamaları yaptı. Yakından takip ediyoruz. Görüşmeler kaidelere ve duruma bağlı bir müddetç. Biz de süreci bu asıllar dâhilinde yakından takip ediyoruz.
“MÜTTEFİKLERDEN BEKLENTİLERİMİZ VAR”
Biz, Suriye dâhil tüm komşularımızın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılıyız. Gayemiz, Suriye’de istikrarın gerçekleşmesi, sonlarımızın ve halkımızın ve natürel ki Suriye halkının güvenliğinin sağlanması. Ne lazımsa bugüne kadar üzerimize düşeni yaptık. Hem bölgesel birebir vakitte milletlerarası ortamda yapılan temas ve toplantılarda olduğu üzere bundan daha sonra da yapmaya devam edeceğiz. Biz muhataplarımıza şunu söylüyoruz; kimin ne söylemiş olduğine değil, bizim ne yaptığımıza bakın. Zira burada aktörler ve faktörler epeyce fazla. Irak’ın kuzeyinde de bu biçimde Suriye’nin kuzeyinde de. Herkes bir şey söylüyor. ötürüsıyla ne yaptığımıza bakılmasında fayda var. Ülkemiz, milletimiz, hak alaka ve menfaatlerimizin korunması için ne müdahale gerekiyorsa -terör örgütlerinin önünde, gerisinde kim olursa olsun- sahiden bizi pek ilgilendirmiyor. Yeri ve vakti geldiğinde yapılması gereken ne var ise bunları yapmakta kararlıyız, azimliyiz, buna da fazlaca şükür muktediriz. Bizim için değerli olan halkımızın ve ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunması; halkımızın, milletimizin, topraklarımızın, hudutlarımızın güvenliği. Dost ve müttefiklerimizden beklentilerimiz var. Terör örgütlerine verilen her türlü takviyenin bir an evvel kesilmesi ve terörle uğraşımıza dayanak verilmesi. NATO dokümanlarında en kıymetli tehdit ögesi olarak gösterilen şey terörle çaba. Biz de bunu fiilen yapmaktayız. Muhataplarımızdan beklentimiz bunu anlamaları -bunu anlamaları yetmez- buna bakılırsa davranmaları.
ABD İLE YÜRÜTÜLEN F-16 GÖRÜŞMELERİ
Türkiye’de savunma sanayiinde cin şişeden çıktı. İnşallah uçağımızı da tankımızı da yapacağız. Topumuzu, SİHA’mızı, İHA’mızı, TİHA’mızı yaptık. Sırasıyla uçaklarımızı da yapacağız. O periyot gelinceye kadar biz F-35 almayı planlamıştık ancak aksaklık oldu. Bunun üzerine yaptığımız kıymetlendirmemiz de 40 adet F-16 Blok 70 Wiper tedariki ve başka yandan 79 adet F-16 uçağımızın modernizasyonu oldu. Bunun resmî bir sureci, ABD ile çerçevesi çizilmiş bir çalışma formu var. Bu manada 2021’de müracaatımızı yaptık ve süreç başladı. Şu ana kadar ABD üç defa Türkiye’ye heyet 2 gönderdi. Bunlar Aralık 2021’de başladı, Ocak-Mart 2022’de olmak üzere Türkiye’de üç toplantı oldu. Ağustos’ta da askerî heyetimiz ABD’ye gitti ve görüşme yaptı. Bu görüşmelerde muhatabımız olan ABD Savunma Bakanlığı askerî heyeti ile rastgele bir sorun hayatıyoruz. Bunlar büsbütün olayın gerçekleşmesi, yabancı askerî satışlar çerçevesinde programın tamamlanması için çaba gösterdiler, gösteriyorlar. Yaptığımız bu görüşmelerden elde ettiğimiz geri beslemeler kararı Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla siyasi bir heyet ABD’ye gitti ve temaslarda bulundu. O temaslar beklenenden daha olumlu geçti. ötürüsıyla biz şu anda askerî heyetler içinde rastgele bir biçimde bu sürecin olumsuzluğunu değil, olumlu olacağını kıymetlendiriyor, sürecin devam ettiğini görüyor, teknik bilgileri tartışıyoruz. Yeni alacağımız uçaklardaki radarlardan, elektronik harp sistemlerinden, simülasyonlardan teknik olarak neler olabilir bunlar çalışılıyor.
“HİÇBİR BİÇİMDE KURAL KABUL ETMİYORUZ”
Beklentimiz; kongre ve Beyaz Saray dâhil uçak tedarikinde sürecin tamamlanması. Bu mevzuyu ABD Savunma Bakanı ile görüştük. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde memleketler arası münasebetlerde özne hâline gelen ülkemizin kişilikli, kimlikli siyasetleriyle mevzuyu sürdürüyoruz. Açık ve net, biz hiç bir biçimde koşul kabul etmiyoruz. Siz, bize uçakları vereceksiniz lakin şu şartla! Neymiş, Yunanistan bu biçimde istemiş. Biz bunu kabul etmeyeceğimizi açık net söylüyoruz. Hem Beyaz Saray’da hem Senato’da yapılacak çalışmalarla bunun düzelebileceğini kıymetlendiriyoruz, bunu bekliyoruz. Zira Yunanistan enterasan bir duruma girdi. Ne teamüllerle ne iş ahlakıyla ne Sayın Cumhurbaşkanımıza Sayın Başbakan’ın verdiği sözlerle izah edilebilir. Bunlar kapı kapı dolaşıp, Amerikalılara gittiler uçak vermeyin diye, Almanlara gittiler denizaltı vermeyin diye. Bunlar ne yaparsa yapsın biz çalışmalarımızı büyük bir ciddiyetle, büyük bir iş birliği içerisinde içeride ve dışarıda sürdürmeye devam edeceğiz. Ve bu satışın; rastgele bir biçimde koşula bağlayarak, geciktirerek, birtakım mazeretlerle süreci uzatarak olumsuz sonuçlanması konusunda şu ana kadar rastgele bir işaret yok. ABD Savunma Bakanlığı, oradaki askerî heyet olağan çalışmalarını sürdürüyor, biz de çalışmalarımızı sürdürüp süreci takip ediyor ve ABD’li muhataplarımıza kurumsal hal sergilenmesini beklediğimizi söylüyoruz. Türkiye kimdir, nedir, ne yapabilir, nerededir; Türkiye’nin değeri nedir? Ukrayna-Rusya savaşı bunları açıkça gösterdi. Artık kör gözler de gördü, sağır kulaklar da duydu. NATO için de Avrupa için de Amerika için de Türkiye’nin bölgedeki istikrar ve güvenlik bakımından son derece kıymetli rolü olduğunu herkes gördü.
TAHIL KORİDORU MUTABAKATI: SIKINTISIZ FORMDA İŞLİYOR
Evet. Tahıl koridoru ile ilgili yapılan mutabakat bildiğiniz çerçevede sıkıntısız biçimde işliyor. 25 milyon tondan fazla tahılın Ukrayna limanlarından taşınması kelam konusu. Bunların inançlı, hızlı ve emniyetli biçimde tahsis edilen koridordan çıkışı Ukrayna ve Rusya içinde bir kahır yaşanmadan, muahedede da vardığımız mutabakatlar çerçevesinde yürüyor, bir badire yok. 800 bin tona yakın tahıl sevkiyatı gerçekleşti. Natürel sevkiyatı hava kaideleri ve deniz koşulları da etkiliyor. çok hoş gittiğini uzmanlar söylüyor. Bugüne kadar limanlardan 36 gemi çıktı, 39 gemi de boş olarak Ukrayna limanlarına hareket etti. Hem Rusya hem Ukrayna tarafıyla daima temasımızı sürdürüyor ve süreci yakından takip ediyoruz. Müşterek Uyum Merkezi çok aktif biçimde çalışıyor. Sayın Guterres de geldi ve Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’ye tekrar yine teşekkür etti. Öteki yerlerdeki çalışmaları da gördüğü için bu çalışmanın başkalarına nazaran epeyce ileride olduğunu da açıkça orada tabir etti ve Sayın Cumhurbaşkanımıza da hürmetlerini sunarak ayrıldı. Çalışmanın aksaksız biçimde yürütülmesi için gereken ne var ise hepsini yaptık, yapıyoruz ve inşallah çalışmalar kazasız belasız devam edecek.
“TAHIL MUAHEDESİ KRİZİN TAHLİLİNE VESİLE OLSUN”
Biz mevzuyu bir manada gözlemci olarak takip ediyoruz. Rusya ve Ukrayna ile Bakanlığımızın heyetleri görüşürken ve Rusya ile yaptığımız temaslar sırasında bu mevzu da gündeme geldi. BM ile çalışma sistemi ortaya çıktı. Şu anda Ruslar ile BM’nin ilgili üniteleri bu görüşmeyi sürdürüyorlar. Rus limanlarındaki tahıl-gıda hususu ayrıyeten orada var olan kimyasallar ve gübrelerin nasıl, ne yapılacağı konusunda BM ile görüşülüyor, konuşuluyor. Muhataplarımız; güç krizi, Rusya limanlarındaki tahıl ve başka besin hususları, barışa giden süreçte yapılan çalışmalar dâhil, Türkiye olarak her türlü katkıyı sağlayabileceğimizi gördüklerini söylemiş olduler. Biz de bize düşen ne var ise söyleyin elimizden gelen katkıyı sağlarız diye söylemiş olduk. Hakikaten yaptığımız Ukrayna, Rusya, BM tahıl çalışması da güç krizi de dâhil başkalarına model olabilecek biçimde. Bunu da BM Genel Sekreteri’ne hatırlattık, takip ediyoruz.
FETÖ İLE GAYRET: HASSASİYETLE TAKİP EDİLİYOR
FETÖ ile çaba konusunda da TSK, 17 Temmuz 2016’dan beri tıpkı şiddette, birebir tempoda kurumsal olarak yapılması gereken ne var ise yaptı, yapmaya devam ediyor. İstihbarat ünitelerimiz, isimli makamlarımız, mülki makamlarımız, askeri hiyerarşimiz var. Yeni bir bilgi evrak geldiğinde bunların gereği yapılıyor. Bu ne bana bağlı, ne ona bağlı. Burası bir kurum. Otomatikman büyük bir hassasiyetle mevzu takip ediliyor. TSK, binlerce yıllık tarihinden süzülüp gelen ulusal, manevi, mesleksel bedelleriyle asil milletimizin sevgisinden, inancından, duasından aldığı ilhamla, anayasa çerçevesinde, aklın ve bilimin ışığında, yasalar doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve sıralı amir ve kumandanların buyruk ve komutasında milletinin buyruğunda, nazaranvinin başında. Bunun haricindeki her şey süreç konusu.”
KAYNAK: HABETÜRK-FEVZİ ÇAKIR
Millî Uğraş periyodunda Atatürk’ün Büyük Taarruz hazırlıklarını sürdürdüğü Batı Cephesi Karargâhı olan Akşehir’de “Onur Günü Törenleri”ne katıldı. İlçe merkezinde gün uzunluğu gerçekleştirilen birfazlaca aktifliğe katılan Akar, seyahatine eşlik eden bir küme gazeteciye kıymetli açıklamalarda bulundu.
Akar’ın bildirilerinden öne çıkan başlıklar şöyleki:
YUNANİSTAN’A REAKSİYON: BİLMEMELERİNE İMKAN YOK
Bize 2 Temmuz’da Amerikalılardan bu mevzuda talep geldi. Amerikalılar; ‘bizim bir NATO misyonumuz var, tatbikat yapacağım. Bize yardımcı olur musunuz, bizi korur musunuz?’ diyor. Biz de ‘Yardımcı oluruz’ diyoruz. ‘Bize 4 tane F-16 verin, 1 HİK verin ve bir de tanker uçağı verin’ diyor. Ne vakit oluyor bu 2 Temmuz’da. NATO’nun çalışma adapları var. NATO’nun çalışma adapları çerçevesinde; bu üye ülkelere bildiriliyor. Ülkedeki Hava Kuvvetleri’ne bildiriliyor. İspanya’da NATO Hava Harekat Merkezi var, oraya bildiriliyor. Faaliyet ne vakit oldu, 22 Ağustos’ta. Pekala faaliyet sırasında Yunanlılar ne yaptılar, bu biçimdea kadar belirlenmiş olan uçuş rotasını değiştirdiler. Biz diyoruz ki burası GASA dediğimiz “askersizlik statüsündeki adalar”. Rotayı kesinlikle bu adaların üzerinden geçirmek istiyor. NATO’yu buraya sokmak istiyor yani Lozan’ı delmek istiyor. Bunun için son dakikada güzergahı değiştiriyorlar. daha sonra da gelip uçaklarımıza 3 dakika yahut 5 dakika müddetle radar kilidi atıyorlar. niye bunu yaptın diye sorulduğunda da ‘Bunlar bize bu uçuşu bildirmediler. Kimliği meçhul uçak olarak değerlendirdik’ diyorlar. Tıpkı çalışma kapsamında 22 Ağustos’ta biz Amerikan uçaklarına eskortluk yaptık, önümüzdeki günlerde de Yunan uçakları tıpkı bakılırsavi yapacak. ötürüsıyla bizim uçaklarımızın gerçekleştirdiği o nazaranvin bilinmemesi, duyulmaması, görülmemesi, oradaki 4 adet F-16’mızın ‘kimliği meçhul uçak’ olmasının imkan ve ihtimali yok. ötürüsıyla; palavra, inkar, palavra, inkar…
“TACİZLERİ KARŞILIKSIZ BIRAKMIYORUZ”
24 Ağustos’ta da NATO’nun Nexus Ace eğitiminde bakılırsavli uçaklarımız vardı. Orada da gelip 5 dakika boyunca radar kilidi atmak suretiyle tacizde bulundular. Uçaklarımızın NATO bakılırsavinde olduğunun bilinmemesinin imkanı yok. NATO’da bu biçimde bir şey olamaz. Uçuş nazaranvleri aylar evvelce yayımlanıyor, bir sürü kayıtlar tutuluyor, yazılar yazılıyor. Buna karşın 22 Ağustos’ta ve 24 Ağustos’ta NATO misyonu yapan uçaklarımıza radar kilidi atarak taciz yaptılar. 22 Ağustos’taki hadise olunca Mevlüt Beyefendi ile görüştüm. ABD ve Yunan Büyükelçileri ile görüştüler. Biz kimseyi taciz etmiyoruz lakin hiç bir tacizi de karşılıksız bırakmıyoruz. Bunu NATO’da da söylemiş olduk, her yerde de söylüyoruz. Şayet bir taciz var ise kesinlikle yanıt veriyoruz, lakin biz taciz yapmıyoruz.
“BİZ HAKLIYIZ, GÜÇLÜYÜZ”
NATO Savunma Bakanları Toplantısı oluyor, her bakan sırayla kelam alıyor. Biz burada kamuoyu önünde, basına verdiğimiz mülakatlarda söylemiş olduğimiz ne var ise bunları eksiksiz ve açık biçimde NATO toplantısında da söylüyoruz. Biz şuanda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde; kişilikli ve kimlikli bir siyaset uyguluyoruz. Ve hayli ciddiyiz, bunun latifesi yok. Biz diyoruz ki 3 bin adanız var, buna karşın burnumuzun tabanına kadar geliyorsunuz. 10 kilometre karelik Meis adası için 40 bin kilometre karelik deniz yetki alanı istiyorsunuz, adaları silahlandırıyorsunuz, hiç olmadık biçimde 6 mil kara suyu bulunmasına karşın 10 mil hava alanı tezinde bulunuyorsunuz. Burnumuzun tabanına kadar gelmişsiniz ve bize yayılmacı diyorsunuz, insaf! Biz hiç bir görüşmeden kaçmıyoruz, hiç kimselerle görüşmekten kaçmıyoruz. Zira biz haklıyız, kuvvetliyüz. Argümanlarımız var. Yunanlıların argümanları yok. Ne diyecek Yunanlılar, nasıl izah edecekler 6-10 mil olayını?
“TÜRKLERİ YOK SAYIYORLAR”
Yunanistan Batı Trakya’daki Türkler için ‘Türk varlığı yok’ diyor. Kardeşim bunların ismi Türk, mezarı Türk, tarihi Türk, tapuları Türk, bütün akrabaları Türkiye’de yaşıyor. Türk yok diyor. Pekala bunların ırkı yok mu? Oradan bir siyasetçi ‘Türk milletvekillerinin telefonunu da dinleyebiliriz’ diyor. bu biçimde fazlaca sansasyonel gelişmeler oluyor. İstanbul Fener Patrikhanesi’ni hatırlayın. Binasıyla, çalışmasıyla her şeyiyle özgür. Atina’da ise bir tane cami var, onun da minaresi yok. Daha da vahimi caminin idaresini Ortodokslar yapıyor. İdarede Türk yok, Müslüman yok. Artık AB müktesebatı var, BM var, İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi var; pekala nerede bu haklar, özgürlükler? Orada müftü seçemezsiniz, onu da kaldırdılar. Türklerin okul sayısı 250’den 90’a indi. Yakın vakitte 4 okulu daha kapattılar. Oradaki soydaşlarımız fazlaca önemli baskılarla karşı karşıyalar. Bizim buna seyirci kalmamamız lazım.
“KULLANILMIŞ SİLAHLARA PARA HARCIYORLAR”
Biz diyoruz ki, Yunanistan’da beyhude bir silahlanma başladı. Ekonomik ömrünü tamamlamış silah, araç-gereçlerle Yunan halkının parası boşa harcanıyor. Kullanılmış uçaklar, kullanılmış tank, kullanılmış top, her ne var ise Fransa Yunanistan’a satıyor, para kazanıyor. Bununla da bir yere varamazsınız. Bu yaptığınız çalışmalarla şayet Yunanistan’ı savunmaya çalışıyorsanız bu savunma için fazla. Savunmak için bu kadar silaha gereksiniminiz yok. Lakin bu Türkiye’ye karşıysa az!
“GÖÇMENLERE ATEŞ AÇIYORLAR”
Bir de Ege Denizi’ndeki sistemsiz göçmenlere yaptıkları insanlık dışı muamele var. Botun ortasında kundakta bir çocuk var, o bota ateş edip botu deliyorlar. Göçmenlerin haklı olup olmadığını konuşmuyoruz, o andaki durumu konuşuyoruz. Göçmenler oraya kadar gelmiş, denizin ortasında botu deliyorlar. Dövüp bütün parasını, pulunu alıp azap ediyorlar. Sahiden büyük bir ahlaksızlık. AİHM bunları mahkum etti, hiç bir biçimde kararları dikkate almıyorlar.
“TERÖR KAMPINI İNKAR EDİYORLAR”
Yunanlı politikler utanmadan ‘Lavrion kampı yok’ diyorlar, inkar ediyorlar. Bu kamp FETÖ’nün hamisi, PKK/YPG’nin, DHKP-C’nin barınağı, sığınağı lakin ‘biz de bu biçimde bir şey yok’ diyorlar. Basına da yansıdı, oradaki teröristlerin verdikleri demeçler var, o kampın nasıl bir terör kampına dönüştüğü ortada. Biz diyoruz ki soydaşlarımızın ve mazlum insanların haklarının takipçisi olmaya devam edeceğiz. Biz ‘diyalog’ dediğimiz vakit bunu zafiyet olarak algılamayın, ‘hakkımız, hukukumuz’ dediğimizde de bunu tehdit olarak algılamayın. Lakin şunu bilin; biz dost olmak istiyoruz. 1988’de aklı başındaki Türk ve Yunanlılar bir ortaya gelip oturmuşlar; ‘mutabakat yapalım, 15 Haziran-15 Eylül ortası turizm mevsimi ve bu ortada tatbikat yapmayalım’ demişler. Artık ise Yunanistan o tarihlerde tatbikat yapıyor.
“GARANTÖRLÜK HAKKIMIZI SONUNA KADAR KULLANIRIZ”
Kıbrıs ile ilgili bizim hiç bir biçimde tavır değişikliğimiz yok. Kıbrıs bizim canımız, biz orada garantörüz. Bu bizim ulusal sorunumuz. İngiltere, Yunanistan garantörlük konusunda ne yapar bilemeyiz ancak biz yasal garantörlük haklarımızı sonuna kadar kullanmakta kararlıyız. ötürüsıyla bizim Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu müdafaa, kollama misyonumuz devam ediyor. Ve şuna da dikkat çekmek gerekiyor ki Yunanlılar 1571’den buyana hiç bir vakit adanın tamamına sahip olmadılar. 1571’de biz 50 bin şehitle o adayı aldık. Biz adada işgalci değiliz, aksine adaya sulhü, sükunu biz getirdik. 1974’te icra edilen Kıbrıs Barış Harekatı’ndan bu yana orada sulh ve sükun var.
“YUNANİSTAN TARİHTEN DERS ALMALI”
Biz Büyük Zaferin 100’üncü yıl dönümünü kutladığımız bu günlerde fazlaca açık ve net biçimde diyoruz ki; 1 asır evvel girişilen maceranın bedelinin ne kadar acı olduğunu gördünüz. Bu işgal teşebbüsünün Yunan halkı tarafınca kabul görmediğini de gördünüz. Hatta bu işgal teşebbüsünden daha sonra Yunan halkı ve Yunan devleti 1919-1922 yılları içindeki işgal teşebbüsünü benimsemedi ve 6 üst seviye nazaranvliyi idam etti. İdam edilenlerin biri başbakan, dördü bakan, biri de genelkurmay lideri. ötürüsıyla diyoruz ki tarihten ders almalı. Hüsranla sonuçlanacak yeni maceralardan kaçınmalarını şiddetle tavsiye ediyoruz.
ABDÜLHAMİD HAN SONDAJ GEMİSİNİN ÇALIŞMALARI: RASTGELE BİR YANLIŞA MİSLİYLE KARŞILIK VERİRİZ
Biz şunu söylüyoruz; bir taraftan memleketler arası hukuk öteki taraftan legal hak ve hukukumuz çerçevesinde Ege Denizi’nin, Doğu Akdeniz’in iki ülke içinde bir ortak çalışma alanı olması konusunda sahiden hayli samimiyiz ve bunu da daima talep ettik, ediyoruz. Maalesef bunların karşılığını görmüyoruz. Biz şunu da vurguluyoruz ve görüşme taleplerimiz bir zafiyet olarak algılanmamalı. Öbür taraftan da hakkımızı, hukukumuzu çiğnetmeyiz demek de rastgele bir tehdit değil. Biz olağan işimizi yapıyoruz. Biz diyoruz ki Ege’de, Doğu Akdeniz’de, Kıbrıs’ta ne kendimizin ne de Kıbrıslı kardeşlerimizin hakkını, hukukunu çiğnetmeyiz, buralarda bir oldubittiye meydan vermeyiz. Orada bunun hesabı, kitabı yapıldı ve şu anda bizim araştırma gemimiz çalışmalarını sürdürüyor. Yörükler-1 bölgesinde TCG GEDİZ fırkateynimiz refakat ediyor. Dileğimiz, temennimiz rastgele bir yanlış yapmamaları. Rastgele bir yanlışlık yaparlarsa misliyle karşılık vereceğimizi herkes biliyor ve her insanın bunu anlamış olması lazım. Bu formuyla şu ana kadar oradaki faaliyetlerimiz devam etti ve devam etmesini temenni ediyoruz.
SURİYE İLE YENİ DEVİR VE MÜMKÜN OPERASYON
Biz yaptığımız operasyonlarla ülkemizin güneyinde oluşturulmak istenen terör koridorunu engelledik. Buna katiyen müsade etmedik, etmeyeceğiz. Başka yandan herkese YPG’nin PKK’dan farkı olmadığını, bunların tıpkı örgüt olduğunu anlatıyoruz. Buna karşın kimi müttefiklerimizin YPG’nin PKK olmadığını söylemesi ve onlara çeşitli yardımlarda bulunmaları nitekim son derece esef verici, son derece kabul edilemez bir durumdur. Bunu her seferinde her görüşmede söylemiş olduk, söylemeye devam ediyoruz. Bizim bildiğiniz üzere terörle çaba kapsamında, Suriye’nin kuzeyinde hem ABD ile hem Rusya ile 2019’da yaptığımız mutabakatlar var. Bu mutabakatlar çerçevesinde bölgenin teröristlerden arındırılması gerekiyor. Bununla alakalı bize düşen ne var ise bunların hepsini en faal biçimde yapmak için çaba gösterdik, gösteriyoruz. Muhataplarımızın da bu sorumluluklarını, taahhütlerini yerine getirmelerini de ivedilikle bekliyoruz.
“OPERASYONLARIMIZI SÜRDÜRECEĞİZ”
Özellikle şu son devirde Tel Rıfat ve Münbiç bölgesi büsbütün terör yuvasına, terör batağına döndü. Buradan gelen tacizler binleri aştı. Bunlara karşı biz hiç bir biçimde durmadık, durmayacağız. Yapılması gereken ne var ise bugüne kadar olduğu üzere bundan daha sonra da misliyle karşılık vereceğiz. Bölgemizde terörün, teröristlerin hiç bir geleceği yok. Bunun herkes tarafınca anlaşılması lazım. Bunu yine yeniden her vesileyle açıkça, teferruatlı bir biçimde söylemiş olduk, söyleyeceğiz. Biz bu çabada hiç bir vakit kayıtsız, hareketsiz kalamayız, bu mümkün değil. Operasyonlarımızı sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Her şeyin bir yeri, vakti, taktiği, tekniği, matematiği var. Bu çerçevede biz olayları yakinen takip ediyoruz. Bu hususta Sayın Cumhurbaşkanımızın direktifleri, Ulusal Güvenlik Heyetimizin aldığı kararlar, Bakanlıklarda yapılan çalışmalar var. Ulusal Savunma Bakanlığı olarak olayı yakından takip ediyoruz. Yerinde ve vaktinde ülkemizin ve hudutlarımızın güvenliği için -bizim için değerli olan bu- memleketler arası hukuk ve legal müdafaa kapsamında yeri ve vakti geldiğinde tereddütsüz her türlü müdahaleyi yaparız, yapacağız.
“AMACIMIZ SURİYE’DE İSTİKRARIN SAĞLANMASI”
Genel çerçeveden baktığımızda bildiğiniz üzere hem Türkiye’de hem Suriye’de toplam 9 milyon civarında Suriyeli kardeşimizin hayatını kolaylaştırmak için elimizden geldiğince dayanak sağlıyoruz. Denetim ettiğimiz bölgelerin inançlı hâle gelmesiyle bir yandan Suriye’nin kuzeyinin bir cazibe merkezine dönüşmesi ve buradan rastgele bir göç olmaması öteki taraftan Türkiye’de yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin bir an evvel istekli, inançlı ve saygın bir biçimde konutlarına, topraklarına dönmeleri için çaba gösteriyoruz. Gerçekten şu ana kadar 500 bini İdlib’e olmak üzere 1 milyon Suriyeli kardeşimiz meskenlerine ve topraklarına döndü. Biz burada bir an evvel insani trajedi son bulsun diyoruz. Burada hayli önemli dertler var, bunların bitmesini istiyoruz. Bugüne kadar her düzeyde, hem dâhili hem harici imkânlarla her türlü çabası gösterdik, gösteriyoruz. Birleşmiş Milletler (BM) ile koordineli biçimde insani yardım faaliyetlerimizi sürdürdük, sürdürmeye devam ediyoruz. Bu manada probleme baktığımızda hedefimiz Suriye’de istikrarın sağlanması. Temennimiz istikrarlı bir Suriye’nin ortaya çıkması. Bunun bize getirisi hudut güvenliğimiz olacaktır. Bizim üzerinde durduğumuz en kıymetli mevzu; istikrarın sağlanması için her türlü katkıyı sağlamak. bu türlü faaliyetlerimizi sürdürüyoruz, inşallah bu istikamette olayların gerçekleşmesini bekliyoruz. Ve alışılmış ki önümüzdeki 1 periyotta hemen -mümkün olduğu kadar gecikmeksizin- bir anayasanın yapılması, bu anayasaya bağlı olarak bir seçimin ve seçime bağlı olarak legal bir hükûmetin ortaya çıkmasıyla sonlarımızın güvenliğinin sağlanması. Başka taraftan da Sayın Cumhurbaşkanımız ve bakanlarımız da gerekli açıklamaları yaptı. Yakından takip ediyoruz. Görüşmeler kaidelere ve duruma bağlı bir müddetç. Biz de süreci bu asıllar dâhilinde yakından takip ediyoruz.
“MÜTTEFİKLERDEN BEKLENTİLERİMİZ VAR”
Biz, Suriye dâhil tüm komşularımızın bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygılıyız. Gayemiz, Suriye’de istikrarın gerçekleşmesi, sonlarımızın ve halkımızın ve natürel ki Suriye halkının güvenliğinin sağlanması. Ne lazımsa bugüne kadar üzerimize düşeni yaptık. Hem bölgesel birebir vakitte milletlerarası ortamda yapılan temas ve toplantılarda olduğu üzere bundan daha sonra da yapmaya devam edeceğiz. Biz muhataplarımıza şunu söylüyoruz; kimin ne söylemiş olduğine değil, bizim ne yaptığımıza bakın. Zira burada aktörler ve faktörler epeyce fazla. Irak’ın kuzeyinde de bu biçimde Suriye’nin kuzeyinde de. Herkes bir şey söylüyor. ötürüsıyla ne yaptığımıza bakılmasında fayda var. Ülkemiz, milletimiz, hak alaka ve menfaatlerimizin korunması için ne müdahale gerekiyorsa -terör örgütlerinin önünde, gerisinde kim olursa olsun- sahiden bizi pek ilgilendirmiyor. Yeri ve vakti geldiğinde yapılması gereken ne var ise bunları yapmakta kararlıyız, azimliyiz, buna da fazlaca şükür muktediriz. Bizim için değerli olan halkımızın ve ülkemizin hak ve menfaatlerinin korunması; halkımızın, milletimizin, topraklarımızın, hudutlarımızın güvenliği. Dost ve müttefiklerimizden beklentilerimiz var. Terör örgütlerine verilen her türlü takviyenin bir an evvel kesilmesi ve terörle uğraşımıza dayanak verilmesi. NATO dokümanlarında en kıymetli tehdit ögesi olarak gösterilen şey terörle çaba. Biz de bunu fiilen yapmaktayız. Muhataplarımızdan beklentimiz bunu anlamaları -bunu anlamaları yetmez- buna bakılırsa davranmaları.
ABD İLE YÜRÜTÜLEN F-16 GÖRÜŞMELERİ
Türkiye’de savunma sanayiinde cin şişeden çıktı. İnşallah uçağımızı da tankımızı da yapacağız. Topumuzu, SİHA’mızı, İHA’mızı, TİHA’mızı yaptık. Sırasıyla uçaklarımızı da yapacağız. O periyot gelinceye kadar biz F-35 almayı planlamıştık ancak aksaklık oldu. Bunun üzerine yaptığımız kıymetlendirmemiz de 40 adet F-16 Blok 70 Wiper tedariki ve başka yandan 79 adet F-16 uçağımızın modernizasyonu oldu. Bunun resmî bir sureci, ABD ile çerçevesi çizilmiş bir çalışma formu var. Bu manada 2021’de müracaatımızı yaptık ve süreç başladı. Şu ana kadar ABD üç defa Türkiye’ye heyet 2 gönderdi. Bunlar Aralık 2021’de başladı, Ocak-Mart 2022’de olmak üzere Türkiye’de üç toplantı oldu. Ağustos’ta da askerî heyetimiz ABD’ye gitti ve görüşme yaptı. Bu görüşmelerde muhatabımız olan ABD Savunma Bakanlığı askerî heyeti ile rastgele bir sorun hayatıyoruz. Bunlar büsbütün olayın gerçekleşmesi, yabancı askerî satışlar çerçevesinde programın tamamlanması için çaba gösterdiler, gösteriyorlar. Yaptığımız bu görüşmelerden elde ettiğimiz geri beslemeler kararı Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla siyasi bir heyet ABD’ye gitti ve temaslarda bulundu. O temaslar beklenenden daha olumlu geçti. ötürüsıyla biz şu anda askerî heyetler içinde rastgele bir biçimde bu sürecin olumsuzluğunu değil, olumlu olacağını kıymetlendiriyor, sürecin devam ettiğini görüyor, teknik bilgileri tartışıyoruz. Yeni alacağımız uçaklardaki radarlardan, elektronik harp sistemlerinden, simülasyonlardan teknik olarak neler olabilir bunlar çalışılıyor.
“HİÇBİR BİÇİMDE KURAL KABUL ETMİYORUZ”
Beklentimiz; kongre ve Beyaz Saray dâhil uçak tedarikinde sürecin tamamlanması. Bu mevzuyu ABD Savunma Bakanı ile görüştük. Cumhurbaşkanımızın önderliğinde memleketler arası münasebetlerde özne hâline gelen ülkemizin kişilikli, kimlikli siyasetleriyle mevzuyu sürdürüyoruz. Açık ve net, biz hiç bir biçimde koşul kabul etmiyoruz. Siz, bize uçakları vereceksiniz lakin şu şartla! Neymiş, Yunanistan bu biçimde istemiş. Biz bunu kabul etmeyeceğimizi açık net söylüyoruz. Hem Beyaz Saray’da hem Senato’da yapılacak çalışmalarla bunun düzelebileceğini kıymetlendiriyoruz, bunu bekliyoruz. Zira Yunanistan enterasan bir duruma girdi. Ne teamüllerle ne iş ahlakıyla ne Sayın Cumhurbaşkanımıza Sayın Başbakan’ın verdiği sözlerle izah edilebilir. Bunlar kapı kapı dolaşıp, Amerikalılara gittiler uçak vermeyin diye, Almanlara gittiler denizaltı vermeyin diye. Bunlar ne yaparsa yapsın biz çalışmalarımızı büyük bir ciddiyetle, büyük bir iş birliği içerisinde içeride ve dışarıda sürdürmeye devam edeceğiz. Ve bu satışın; rastgele bir biçimde koşula bağlayarak, geciktirerek, birtakım mazeretlerle süreci uzatarak olumsuz sonuçlanması konusunda şu ana kadar rastgele bir işaret yok. ABD Savunma Bakanlığı, oradaki askerî heyet olağan çalışmalarını sürdürüyor, biz de çalışmalarımızı sürdürüp süreci takip ediyor ve ABD’li muhataplarımıza kurumsal hal sergilenmesini beklediğimizi söylüyoruz. Türkiye kimdir, nedir, ne yapabilir, nerededir; Türkiye’nin değeri nedir? Ukrayna-Rusya savaşı bunları açıkça gösterdi. Artık kör gözler de gördü, sağır kulaklar da duydu. NATO için de Avrupa için de Amerika için de Türkiye’nin bölgedeki istikrar ve güvenlik bakımından son derece kıymetli rolü olduğunu herkes gördü.
TAHIL KORİDORU MUTABAKATI: SIKINTISIZ FORMDA İŞLİYOR
Evet. Tahıl koridoru ile ilgili yapılan mutabakat bildiğiniz çerçevede sıkıntısız biçimde işliyor. 25 milyon tondan fazla tahılın Ukrayna limanlarından taşınması kelam konusu. Bunların inançlı, hızlı ve emniyetli biçimde tahsis edilen koridordan çıkışı Ukrayna ve Rusya içinde bir kahır yaşanmadan, muahedede da vardığımız mutabakatlar çerçevesinde yürüyor, bir badire yok. 800 bin tona yakın tahıl sevkiyatı gerçekleşti. Natürel sevkiyatı hava kaideleri ve deniz koşulları da etkiliyor. çok hoş gittiğini uzmanlar söylüyor. Bugüne kadar limanlardan 36 gemi çıktı, 39 gemi de boş olarak Ukrayna limanlarına hareket etti. Hem Rusya hem Ukrayna tarafıyla daima temasımızı sürdürüyor ve süreci yakından takip ediyoruz. Müşterek Uyum Merkezi çok aktif biçimde çalışıyor. Sayın Guterres de geldi ve Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Türkiye’ye tekrar yine teşekkür etti. Öteki yerlerdeki çalışmaları da gördüğü için bu çalışmanın başkalarına nazaran epeyce ileride olduğunu da açıkça orada tabir etti ve Sayın Cumhurbaşkanımıza da hürmetlerini sunarak ayrıldı. Çalışmanın aksaksız biçimde yürütülmesi için gereken ne var ise hepsini yaptık, yapıyoruz ve inşallah çalışmalar kazasız belasız devam edecek.
“TAHIL MUAHEDESİ KRİZİN TAHLİLİNE VESİLE OLSUN”
Biz mevzuyu bir manada gözlemci olarak takip ediyoruz. Rusya ve Ukrayna ile Bakanlığımızın heyetleri görüşürken ve Rusya ile yaptığımız temaslar sırasında bu mevzu da gündeme geldi. BM ile çalışma sistemi ortaya çıktı. Şu anda Ruslar ile BM’nin ilgili üniteleri bu görüşmeyi sürdürüyorlar. Rus limanlarındaki tahıl-gıda hususu ayrıyeten orada var olan kimyasallar ve gübrelerin nasıl, ne yapılacağı konusunda BM ile görüşülüyor, konuşuluyor. Muhataplarımız; güç krizi, Rusya limanlarındaki tahıl ve başka besin hususları, barışa giden süreçte yapılan çalışmalar dâhil, Türkiye olarak her türlü katkıyı sağlayabileceğimizi gördüklerini söylemiş olduler. Biz de bize düşen ne var ise söyleyin elimizden gelen katkıyı sağlarız diye söylemiş olduk. Hakikaten yaptığımız Ukrayna, Rusya, BM tahıl çalışması da güç krizi de dâhil başkalarına model olabilecek biçimde. Bunu da BM Genel Sekreteri’ne hatırlattık, takip ediyoruz.
FETÖ İLE GAYRET: HASSASİYETLE TAKİP EDİLİYOR
FETÖ ile çaba konusunda da TSK, 17 Temmuz 2016’dan beri tıpkı şiddette, birebir tempoda kurumsal olarak yapılması gereken ne var ise yaptı, yapmaya devam ediyor. İstihbarat ünitelerimiz, isimli makamlarımız, mülki makamlarımız, askeri hiyerarşimiz var. Yeni bir bilgi evrak geldiğinde bunların gereği yapılıyor. Bu ne bana bağlı, ne ona bağlı. Burası bir kurum. Otomatikman büyük bir hassasiyetle mevzu takip ediliyor. TSK, binlerce yıllık tarihinden süzülüp gelen ulusal, manevi, mesleksel bedelleriyle asil milletimizin sevgisinden, inancından, duasından aldığı ilhamla, anayasa çerçevesinde, aklın ve bilimin ışığında, yasalar doğrultusunda, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve sıralı amir ve kumandanların buyruk ve komutasında milletinin buyruğunda, nazaranvinin başında. Bunun haricindeki her şey süreç konusu.”
KAYNAK: HABETÜRK-FEVZİ ÇAKIR